baş harfi ben - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

baş harfi ben

modadan bahariye'ye iniyordum. sıla o iç burkan sesiyle oluruna bırak derken yaktım ilk sigarayı. tam on üç ay sonra belki de on iki. tam hatırlamıyorum şimdi. artık pek çok şeyi anımsamakta güçlük çekiyorum. tıpkı bu öğlen bahariye'deki o esnaf lokantasından çıkarken garsonun peşimden koşup verdiği para üstü gibi bir çok şeyi unutur oldum. oysa ki fillere taş çıkartan hafızam ve kafamla övünür böbürlenirdim kısa zamana dek. sigara diyordum evet. daha düne kadar çok sevdiğim birine nasihatlar edip ukalalıklar yapıyordum sigaranın lanetliği, bokluğu üzerine. ama işte şimdi aynı boku ben yiyorum usta. bu ne yaman çelişki böyle? amma ve lakin hayatın kendisi çelişki değil mi zaten? bir yanda ölüm, öte yanda yaşam. ama işte ve sanırım en kötüsü de yaşarken ölmek!
bu sevda işlerini beceremiyorum ben be usta.
bulantıma ve bunaltıma her zaman deva olan bahariye bile kesmedi beni ne sabah ne de öğlen saatlerinde üç defa arşınlamama rağmen yollarını. iki bin dokuz mayısında muharebe kaybetmiş komutan gibi yeniden doğrulup devam etmiştim yoluma. lakin artık savaşı kaybettiğimi sanıyorum usta. yorgun ve hep kaybeden. hem niçin ve kim yazar ki? ve neden ben bu boğucu günde yarama basılan tuz misali tekrar tekrar okurum süreyya sinemasının yan duvarına spreyle yazılı kaybedenler kulübünü. kaderin mi kendimin mi bir oyunu bu bana. ya da o eczacı esmer güzeli neden baktı bana öyle. hiç mi kaybetmiş bir adam görmedi? tuhaftı işte sanki bir şey diyecekmiş gibi baktı. hatta bir adım atsam beş adım atacak gibi doğruldu şöyle bir. ve sonra o iki serseriye takıldı gözüm dikkatim dağıldı. bana bakıp bir şeyler konuşuyorlardı. ben onlara onlar bana. ısrarla bakışıyorduk ki. meğer arkamdan gelen aston martinmiş dertleri. lakin benim asıl derdim ne eczacı güzeli, ne aston martin ne de 12-13 ay sonra sardığım tütün. sabahtan beri beynimde dönüp duran eski bir şarkıydı. tabi ki salt şarkı değildi, şarkı ile beraber kafamda dans eden tilkilerimdi. fakat neden sonra unutmuştum ki nazım hikmet'in piraye'sinde yer bulamayıp bu soğuk kafeye geldiğimde içeride ilk çalan şarkının sabah beri kafamda dönen şarkı olması nasıl bir tesadüf, kader ya da başka bir şeydi. dahası daha iki gün önce aynı şarkı üzerindeki başka tesadüflerin, yaşanmışlıkların buğusu dimağlardan henüz silinmemişken. ve dünüm ve bugünüm neredeyse bu şarkı üzerinde yuvarlanırken adeta. hayat mı yoksa biz mi tuhafız bilemiyorum usta. ama işte adı lazım değil baş harfi benim!
ah evet asıl olayımı söylemeyi unuttum. bugün akşam üstü işten kaytardım üstelik yetişmesi gereken bir dolu işim varken. fakat ne çalışacak, ne okuyacak halim vardı. ilk fırsatta işi ve kirişi kırdım ben de. uyumak, sadece uyumak istiyorum şimdi doktor. uyumak. anlıyor musun?

bahariye,16:57 şubat 2011
.