pembe - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

pembe

ben yazmayı bitirdiğimde o da göztepe'de inmek üzere kapıya yanaşmıştı. belki açık öğretim sınavına belki sevgilisine, belki de yorucu bir nöbetten sonra evine gidiyordu.
kim bilebilir? ben bilmiyorum. sadece yazıyorum..
her zamankinden daha farklı gelen sirenini duyduğum banliyönün kendini de görünce sıkı bir depar attım. elimdeki ağır çanta olmasa yetişeceğimden bir an bile endişe etmezdim. bir yandan koşuyor bir yandan da sol tarafımda yılan gibi uzayan treni kesiyordum. bir elimle de çantanın içindeki akbili bulmaya çalışıyordum. sağ cenahtan da bir başka banliyö yüz metrecisi bana doğru koşuyordu. ondan önce turnikelere girip trenin yarısı kapanan kapısından güç bela kendimi içeri atıp ilk gördüğüm tekli koltuğa yığıldım nefes nefese. daha nefeslenmeden bu anı kaydettim not defterime sonra da vakit kaybetmeden çantamdan çıkardığım ve başarılı bir ikinci bahar yaşadığımız kitabıma gömüldüm. onu ise trene bindikten yaklaşık on-on iki dakika sonra kuru ve kesik öksürüklerini duyunca fark ettim. tişörtüyle uyumlu pembe bir ruju, zeytin karası gözleri, taşlanmış mavi bir kotu vardı. bu ilk temasın üzerinde fazla durmayıp kitabıma döndüm yeniden. ama okumak mümkün olmadı. zira bir okuyup bir not almam onun da dikkati çekmiş olmalıydı ki arada kaçamak bakışlarını fark ettim. izleniyor hissine kapılınca iki sene de ancak okunur kıvama getirdiğim kitaba odaklanamadım bir türlü. ben de bir an için kah kitabı okuyor kah etrafı seyrediyor havası ile onu izlemeye başladım. sağ bacağını yanmayan kalorifer kutusunun üstüne, sağ dirseğini dizine, avucunu da çenesinin altına dayamış dışarıyı izliyordu. belki çok güzel değildi ama çok güzel bakıyor ve duruyordu. hani resim yapabilme kabiliyetim olsa oracıkta portresini çizerdim. hayır fotoğraf çok hazır, çok zahmetsiz olurdu. bu doğal güzellik daha çok emeği hak ediyordu. aramızdaki uzun sessizlikleri kısa ama peş peşe kuru öksürük nöbetleri bozuyordu. tesadüf o ki aylar önceki ilk okuma denemem de bıraktığım sayfanın kıvrımında okumayı bırakıp aynı sayfanın köşesini aynı yerden kıvırdım ve olanları yazmaya başladım.
mavi bir kotu, zeytin gözleri, pembe bir ruju vardı.
.