belki de o an radyoda sıla söylediği için bu hisse kapıldım. bilmiyorum ama dışarda kar yağarken insanı sonsuz hüznün, romantizmin, sevincin ve yine üzüntünün girdabına sokacak şarkıların son tahlilde yine türk müzikleri olduğuna kanaat getirdim. belki sözlerini anlayabiliyor olmaktandan da kaynaklanıyordur bu. dedim ya bilmiyorum. henüz çıkmışken o girdaptan kar asıl şimdi "kar gibi" yağıyor. geçmiş günlerdeki teşbihlerimi geri alıyorum o yüzden.
.
sabah erken çıktım evden. ayaklarım buz kesene kadar yürüdüm. evin yakınında bir tane varken yol uzasın diye en uzaktaki fırına gittim. dönüşte berber meto'ya uğradım hem ısınmak hem laflamak için işin doğrusu. favorileri, enseyi düzelttirdim. maksat muhabbetti dediğim gibi. üç metrekarelik soğuktan hallice dükkanda iş bekliyor. "herkes sıkıntıda, krizde ağbi nolcak böyle bilmiyorum. şu yaşıma kadar böyle şey görmedim" diyor. dedim; "olsa bağım bahçem çeker giderim".
"çözüm değil ki ağbi. ordakiler de şaşırmış durumda" diyor.
- tek çözüm var diyorum o zaman. ölüm...
.
dışarıda sıfırın altındaki soğuk bir an da içeri doluyor sanki. meto'nun yüzü kızarıyor. kısa süren sessizlikten sonra "aman ağbi yapma şeytan doldurur" diyor. gülüyoruz. sonra temizlediği enseyi yeniden karartıyoruz.
powertürk'e ne zaman nasıl döndü radyo kanalım bilmiyorum ama değiştirmiyorum frekansı. dışarda sabahtan beri durmayan kar ve peş peşe melankolik nağmeler iyi geliyor sanki hüznüme. sevmediğim halde her gün bu saatlerde içiyorum aynı kahveyi. sanırım bir tür bağımlılık oldu bu bende. aslında çayı daha çok severim. ama işte çay sevgim kadar, tembelim de çok. hazır ve çarçabuk kahve oluyor bu yüzden her daim tercihim. maksat sıcak bir şeyler geçsin boğazdan. ilginç, kahveyi içerken değil de şimdi yazarken aklıma geliyor sigara. ama, hayır içmeyeceğim.
.
uzun süreli olmayacağını bile bile inanmadığım yerlere cv gönderiyorum bir yandan. saydım. tam on yere göndermişim. muhtemelen dördü dönecek. sonra aynı kısırdöngü devam edecek. en az bir ikisini telefonla bilgi aldıktan sonra eleyip kusura bakmayın diyeceğim. bu ne genişlik? bilmiyorum. bilmiyorum. ama şaşmıyorum da kendime. kalan ikisine gidip papağan gibi aynı şeyleri tekrar edeceğim. gerçekten içime sinen bir yer olursa da hemen orada yavşayıp ; "sizi çok sevdim. hemen işe başlayabilirim" diyeceğim. daha önce iki defa yaptım. ikisi de işe yaradı. ama işte davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş. yanılmışım. bekliyorum şimdi. fakat nedense hala şeffaf bir fanusun içinde kapana kısılmış gibi hissediyorum bir yandan. çıkış olmadığını bile bile çözüm arıyorum. her şey bir ışığa bağlıymış gibi hissediyorum bazen. ve ben galiba o ışığı arıyorum.
kar diyorum ne güzel yağıyor!
.
fikret kızılok&edip akbayram - ince ince bir kar yağar
.
.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...