* çoğunluk sevmeyiz ya amerikayı. kaldı ki ve sanırım dünya üzerinde de kendilerinden başka seveni de yoktur bu yankilerin. ama her şeye karşın bu memleketin eyalet yahut şehir isimlerinin hastasıyım arkadaş. belkim bunu bile propaganda aracı olarak taammüden cilalamış olabilirler ama seviyorum işte. şu tracker şeysinden gelen geçeni dikizlediğimi söylemiştim ya. işte en çok da orda takıldım bu isimlere.. telaffuzlarına bilhassa..
bakar mısınız bir(okunduğu gibi ama) virjinya, tenessi, corciya, menethın, ilinoyis, mizuri, mişigın, oklahama vs vs. hele bir kuzey ve güney karaloyna'ları var ki . en çok onların hastasıyım. tıpkı bizim aşağı ve yukarı ayrancılar gibi. evet...
*hayat gerçekten ufak ama hoş sürprizlerle dolu. hiç ummadığın yerde imtihan da ediyor madara da seni. dalgasını geçiyor yani... eski blogumda en çok aranan hatta zirvede açık ara giden gogıl aramalarından biri de "cumartesi ayedaş açık mı?" sorusuydu. bir keresinde her blogcunun en az bir kere yaptığı geleneksel gogıl makarasında dalgamızı geçtiğimiz de olmuştu. işte devranla birlikte keser de hesap da sap da muhteşem döndü ve banka otomatik ödeme şeysinin gazabı bugün yani cumartesi ayedaş'ın açık olup olmadığını aratır hale soktu bizi. gurur yaptım ve gogıla sormadım tabi. direk ayedeşa gittim ve öğrendim ki..
cumartesileri ayedaş açıkmış arkadaşım...
* hava sıcaklığı ve nem oranı ya gerçekten mevsim normallerinin üzerinde yahut ben kendim normal değerlerimi zorluyorum! az önce müzik setinin kumandası ile vantilatörü kapatma gafletinde bulundum. yetmedi "gogıl ridır"ne halt ettiysem abone olduklarım kayboldu sol cenahta. arıyorum, bulamıyorum. sanırım hükümsüzler...
* huysuz ve titiz biri olduğum için yeni insanlarla tanışmam kaynaşmam zordur. o yüzden çok emin olmadıkça taraftar olmam bu tür atraksiyonlara. lakin sana farklı bakış açıları kazandıran, bir şeyler katabilen insansa karşındaki. işte o zaman çok kıyak oluyor be hafız. ben bu akşam bunu gördüm.
* bir de biz. yani fahim bey ve biz, bilader ve ben, ötekiler ve diğerleri; böyle uslan artık deli gönlüm tadında ve mustafa denizli'nin beşiktaş'ı gibi hep geriden gelerek, zorlanarak, ıkına sıkıla ilerliyoruz ya bu sevda yollarında. işte bu ahval ve şeraitler pek sahici gelmiyormuş bazı zarif bünyelere. tutkuyla, aşkla hep kadın sever ya. bu türk filmlerinde de böyle olmuştur türk filmlerinde de! evet bazı zamanlar ukalalıkta, bencillikte ve küstahlıkta sınır tanımayız belki ama serde duygusallıkta var. sanırım belli bir vakitten sonra işte bu camdan kalpler giriyor devreye.. sonuçta hisli ve naif adamlarız be! üzerimize gelmeyin ağlarız bak...
* ha bi de. yaz geceleri ve bilhassa hafta sonları şu penceremden içeri giren amatör konser müziklerini ve dahi onları bloguma yazmayı seviyorum. sadece benim bildiğim hoş anılarımı çağrıştırıyorlar çünkü.
evet böyle..
kaan sezyum amcanın izni ve deyişi ile sizleri bloglarınızda, 1024x768 ekranlarınızda ve fayrfoks üç sıfır broovsırlarınızda seviyorum. evet.
.