kahve durağı diyorlar. bir grup insan masalara serpilmiş bekliyoruz. kimimiz gelecek bir yakınını bekliyor. kimimiz gideceği uzun yol için erkenden geldiğinden uçağın kalkış zamanını kolluyor. kahve içiyor. tost yiyor. bense yazıyorum. bazen de seri üretim yapan bir makinenin içinden çıkan ürünler gibi dört bir yandan fışkıran insanlara bakıyorum. çoğu telaşlı bir koşturmacada. çok azı gamsız, dünya yansa umurunda olmayacak vaziyette. kafasında kocaman kulaklıkla ortalıkta salınanlar. bavullular. sırt çantalılar. kaptanlar. hostesler. gidenler. gelenler. ritmik bir kakafoni hakim. kervanların geçiş noktasındaki bir hanın penceresindeyim sanki. her milletten, her renkten insan geçiyor. sonra diyorum bu kadar insan ne yapıyorlar, ne yapıyoruz? belki bir daha hiç bir vakit karşılaşmayacağımız yahut karşılaşsak da hatırlatamayacağımız, birbirimize teğet geçip hatta çarpa çarpa gittiğimiz bu kadar çok insan aklım almıyor bazen..