sabahı; yorgun ve ağzına kadar dolu bir şehrin üstünde olması gerektiği kadar gri ve sisli, öğleden sonrası; santa’ya özenip bir şehir hatları vapuru kaçırma isteği uyandıracak kadar güzel ve güneşli pazartesi gününde diyorum sevgilim sana bir mektup yazacak olsaydım şayet, önce musa eroğlu açardım. şöyle en az yüz tekrar yapacak o meşum türküsünü elbet. sonra türküyle beraber; telli turnam derdim selam götür sevgilimin diyarına. selam götür..
sana diyorum sevgilim; bu kutsal ve güneşli pazartesi gününde iki satır bir şey yazacak olsaydım eğer, öyle hemen yazamazdım. -ki bir saat kırk beş dakika kadar yazamadım da zaten- çünkü sana yazacağım cümlelere ve dahi kelimelere hiç bir şairin gözünün değmemiş olmasını isterdim. bu uğurda gerekirse yazmazdım. zira dillere pelesenk olmuş onlarca sevgi sözcüğü yerine anlamlı sessizlikleri tercih ederdim. biliyorum, sen de ederdin.
.