287- güneşli pazartesiler - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

287- güneşli pazartesiler




insan evladı diyorum ibrahim; hem doyumsuz, hem hazımsız hem de kifayetsiz. misal ben şahsen bizzat kendim!
ulan bulmuşsun mis gibi ekim güneşini -ki ekseri çoğunluğun sendrom yaşayıp akşamı nasıl edeceğini kara kara düşündüğü- santa ve jose’ye rahmet okutacak kadar güzel ve güneşli bu pazartesi öğleden sonrasının tadını çıkar. ama yok illa bir arıza, illa bir iç karışıklık zeki demirkubuz’un deyişiyle bir nümayiş çıkarmak zorunda mısın? 
nedir, mesele nedir?
işte; çayın, kitapların ve fındıklı kekin önünde 682 takipçin ardında rahat mı batıyor birader? nedir yani bu akşam olmadan karanlık kafiyeler. burgulu kelimeler. sirkeli cümleler.
düz ovada keklik misin anlamadım ki..

neymiş efendim; güneş çok güzelmiş ama böyle gürültünün patırtının hiç eksik olmadığı büyük şehrin tam göbeğinde, lüzumsuz ve kuru kalabalığın ortasında kış güneşim gelmiş neyime. neyleyim sonbaharı, neyleyim bayramı havaları.
“ bana karadeniz yaylaları gerek, bana kaz dağı etekleri lazım. bana uzun, bana bir ömür sürecek bir yol gerek…” diye çığıran bir içim, bir çok iç sesim var ibrahim. maalesef bugüne kadar, ne içimdeki huzursuzu eğitecek bir müfredat bulabildim ne de hayallerimle gerçeklerimi ortak payda da buluşturacak bir arabulucu. 
bulamadım.
ben de yeniden gülden karaböcek’e başladım..
.