279- ömür dediğin - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

279- ömür dediğin




aylar sonra söğütlüçeşme’den beylikdüzü’ne giden metrobüsteyim. zaman dediğin çok acayip bir mevhum ibrahim. bundan tam on sekiz yıl önce işsizlik ve buhran günlerimde oradan oraya savrulurken o yıl dünyaya gelen yeğenime nasıl bir hediye alacağımı düşünüyordum. şimdi, neredeyse çeyrek asır sonra gurbette üniversiteye başlayan haytayı ziyarete gidiyorum. 
her şey dün gibi. ama hiçbir şey olmamış gibi de öte yandan. zaman dediğin masal gibi. bir varmış, bir yokmuş. bazen anlamakta ve anlamlandırmakta zorlanıyorum. bunca gayret, koşturmaca, sonbahar yaprağı gibi oradan oraya savrulmalar, dünya malı ve hayatı için bunca telaş, stres ve kaygı niye? 
ne için?
.
dün akşam bir film izledim. land 2021.
melun bir olayda kocasını ve oğlunu kaybeden edee inzivaya, aslında bir anlamda ölmeye çekilir. dağın tepesinde eski bir kulübede telefon, elektrik, “medeniyet” olmadan dünyayla tüm bağını kopararak, adeta “insanlıktan çıkarak”  yaşamaya başlar. olaylar hiç tahmin etmediği şekilde gelişir.
yıllardır benzer bir hayatın hayalini aklımın ve kalbimin bir köşesinde tutuyorum. ya hala zamanı gelmedi. ya da ben çok korkağım. belki de bir seraptır gördüğüm. belki davulun sesi uzaktan hoş geliyordur. ama denemeden bilemeyiz. hem belki de kaderimde yoktur.. 
.
son tahlilde amalar ve belkilerle geçiyor ömür. şimdi işte kara fırın derler bir hamur dükkanında yeğen nöbetindeyim. belki de anlamını bilmeden meftun olduğumuz şarkılar gibi çok da kurcalamadan, sorgulamadan olduğu gibi kabul edip sevmeliyiz bu hayatı..
.