minibüs caddesi'ne çıkmak üzere kırmızı ışıkta beklerken tanıdık bir müzik çalmaya başladı. bir balkan şarkısıydı. ki balkan şarkılarının içimde kopardığı fırtınaları, ruhumda hissettirdiği tanışıklığı anlat deseler anlatamam şimdi. ama çok biliyormuş gibi ve kendimden çok emin bir şekilde "ederlezi bu şarkı" dedim şoför koltuğunda oturan bilader'e. o ise "bilmem" dedi.
"ederlezi" diye ısrarcı oldum.
hatta poker masasında olsaydım tüm varlığımı ortaya koyardım. o derece.
ama sevgili biladerim şarkıyı bilip beni bozmak istemediğinden mi yoksa gerçekten bilmediğinden mi emin olamadığım biçimde ısrarla bilmiyorum dedi.
telefonumdaki shazam uygulamasından yardım aldım.
jovano jovanke imiş çalan şarkı.
"yazarsan bu şarkıyı koysana bloguna" dedi. lakin yazacağımı çok iyi biliyordu. uzun fasılalarla ve uzaktan uzağa görüşsek de beni çok iyi tanıyordu. ben de onu tanıyordum. en son iki yıl evvel bir eylül akşamı beraber adalar'a nazar ettiğimiz marmara denizi'nin kıyısında yeniden bir araya geldik bugün. hani teşbihte hata mı olur yoksa mübalağa mı olur bilemem ama sumud filosu gazze karasularına girdiğinde nasıl sevindiysem öyle sevindim bugün. aylar sonra aynı denizin kıyısındaydık bilader'le. aynı lodosu yedik. aynı kedinin fotoğrafını çektik!
hani yukarıda bahsettiğim balkan ezgilerinin aynı anda ruhta oluşturduğu coşku ve hüznü açıklayamadığı gibi bazı karşılaşmaların verdiği mutluluğu, bazı sevgileri hak ettiğince cümlelere dökemez insan. ama hisseder ve ruhunun derinliklerinde bir yerde saklar sadece.
öyle yani.
.
not: saymayı bıraktığım için kaçıncı olduğunu unuttuğum bilader'in yeni blogu ; şerh-i münteha