180- soul mix - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

180- soul mix



pazar. sabah. 09:25. martılar günlük çığlık atma kotalarını doldurup denize doğru uçtular. sonra nöbeti bir kaç sevimsiz karga aldı. istediği alınmayan çocuk gibi kıçlarını yırttılar bir süre.
şimdi balkondayım.
mahalle adeta ölüm uykusunda. spotify’da soul mix açtım. ve makbule aras eyvazi’nin üçüncü kitabını kucağıma aldım. tam kitabın kapağını açacakken çöp kamyonu büyük bir hışımla sokağımıza girdi. oysa kitaba adını veren ‘ustam diyorum öldü’ hikayesini okuyacaktım. çöpçüler yapabilecekleri maksimum gürültüyü yaptılar. martı ve kargaları arattılar. 
bekledim. 
hemen gitmediler. 
şoför kamyonun kapısını açarak “köye gitmiyon mu la idris” diye böğürdü, tahta el arabasına tutunmuş hüzünlü bir gülümsemesi olan hurdacıya. 
para yok ekrem abi” diye cevapladı beriki. 
ustamı masanın üstüne bıraktım. bir hikayeden başkasına geçtim. 
idris; 40 yaşlarında, bir yetmiş boylarında. saçlarının çoğunu kaybetmiş. ama kulaklarının etrafında bir tutam kalmış. kirli sakallı. mütesebbim bir adam. uzun kollu mavi iş gömleğinin altında siyah bir kot pantolon var. açık renk spor ayakkabıları kirden kararmış. bağcığının biri çözülmüş. hurda arabasında eski bir mini fırın, ütü, şarjlı el süpürgesi, bir iki tane çelik tencere ve tava var. hani hurdacıdan çok çeyiz mağazası gibi duruyor. eldiven takmadığı elleri kirli ve muhtemelen nasırlı. içinde ne fırtınalar kopuyor kim bilir? her ne kadar gülümsese de yüzünde kederli bir yaşamın izleri var belli. ama hangimizin yok ki? kederlerimizin günahlarımızla yarıştığı yahut birbirini dengelemeye çalıştığı bir dünyada yaşıyoruz. sezen hep haklıydı; masum değildik… iyi insanları da güzel atları da görmeyi hak etmedik.. 
son tahlilde; hepimiz günahkarız ama bazılarımız daha çok..
.