142- anlatacaklarım var amirim - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

142- anlatacaklarım var amirim




belki de insan neyden kaçıyorsa odur amirim. belki öyle değildir. bilmiyorum. galiba kafam çok karışık bu aralar. yıllardır burun kıvırdım. dudak büktüm. sevenlerle dalga geçtim. ama ne oldu? ruhumuz arabesk olmuş amirim. düşüncelerimiz zaten..
belki ilk kez melek mosso dinlemiyor olsaydım bunları anlatmazdım. belki mosso hanım dikenli teli iç organlarımıza dolamasaydı yine anlatmazdım. 
iki bin yirmi beş yılında ben ner'deyim?
temmuzdan rol açan bir mayıs akşamüstü, balkonun kapısı sonuna kadar açık. kulağımda mosso dünden beri son ses "canım acıyor" diyor sonsuz bir döngüde. televizyonda haberler en kötüsünden vasata doğru sıralanıyor. evin orta yerinde ben, suları erken çekilmiş kış yağışlarını bekleyen göl gibiyim. çorak, renksiz ve keyifsiz. altın tarihi rekor yapmış. israil orospu çocukluğunda bu yılda zirveyi kimse bırakmamış. trump'ın çılgınlıkları. musk'ın madrabazlıkları .özel halk otobüsçülerinin kontak kapaması. iç piyasalar, dış mihraklar zerre enterese etmiyor. filmin sonunda kayıp giden yazılar gibiler. hayat gibi akıp gidiyorlar. biliyorum belki böyle yazarak sendeki son müspet izlenimlerimi de harcıyorum. ama sanki yazmazsam içimde dolanıp duran bu sessiz sıkıntı yiyip bitirecekmiş gibi beni amirim. o beni bitirmeden ben onu bitireyim istiyorum. hem ne demişti mustafa hoca; en iyi savunma hücumdur oğlum. en iyi savunma hücum.  hem hislenmeye en yakın olduğum anlar bu yazma halleri amirim. misal şimdi şu yazdıklarımı birine anlatmaya kalksam beş kişiden üçü dilemez, biri yapacak başka işi olmadığı için dinler, diğeri dinler gibi yapar ama dinlemez. ama yazmak öyle mi? değil. inanmayacaksın ama yazdıkça daha rahat nefes aldığımı hissediyorum. lakin ve yine de hiç bu kadar mağlup görmemiştim kendimi. bitse de gitsek modunda yaşamamıştım. oysa ne hayallerim vardı. ne kadar ulaşılmaz ne kadar ütopik görünse de hayatta tutan hayaller. sanırım onları yeniden harlamalıyım amirim. belki de diyorum insan; kaçtıkları değil de kovaladığı hayaller kadar kendisidir.
.

melek mosso - sabahçı kahvesi