aylak bir kedi gibi mini bir avm'nin önündeki güneşli banka oturdum. hiçbir şey yapmadan, bir şeyler düşünmeden güneşini tadını çıkardım. migros'tan çıkan insanları izledim. birbirinden farklı, bir çok insan geçip gitti önümden. hepsi birbirine benziyordu ama hepsi nevi şahsına münhasırdı. bir sinemadan değil de bir sinema filminin içinden çıkıyor gibiydiler. her yaştan, her tipten her sosyokültürden. çok enteresan insanlar. dünya acayip bir yerdi! sanki mini bir belgesel çekiyor gibiydim. en son eli poşetli, orta boylu bir çift geçti önümden. bermuda şortlu, güneş gözlüklü şişman adam geçerken bir de yemek tarifi bıraktı sanki. "tavuk ısındıkça kemiğini salar ve böylece daha lezzetli hale gelir" dedi partnerine. bu bilgiyle ne yapacağımı bilemedim uzun süre. sonra yazmaya karar verdim.
