yine aynı anda on beş tane işi yapmaya çalışıyorum. birini tamamlamadan ötekine atlıyorum. öteki bitmeden berikine sardırıyorum. arada günleri karıştırıyorum. sahi bugün günlerden neydi? bana hep nazan öncel geliyor ama sanırım bugün gökseldi. belki de sezendir. oysa ve sadece, iki gündür beni esir alan içimdeki sıkıntının dağılmasını istemiştim. o yüzden yağmura aldırmadım. yağmura aldırmam zaten, severim. yağmur başladı diye sahilden karaya doğru kaçanların aksine ben denizin kalbine yürüdüm. içimdeki öküzü fırlatmalıydım bir kenara. halbuki ben içimdekinin manasız olduğunu iddia ederken savunma makamı başka şeylerden bahsediyordu. yağmur hızlandıkça ben adımlarımı sıklaştırdım. ama dinleyeceğim şarkıcıda kararsız kaldım. nazan mı göksel mi? kırmızı şemsiyeli kadını görünce tereddütsüz nazan dedim. başını bana doğru çevirdi ama durmadı. 'gidelim buralardan' dedim. benim aksime yürüdü. peşinden martı çığlığı ile beraber uzaklardan bir şehir hatları vapuru geçti. içimdeki sıkıntı geçmedi. biraz adalar'dan tarafa baktım. biraz kadıköy'e nazar ettim. sahilde benden başka kimse kalmamıştı. kırmızı şemsiyeli de son virajı dönmüştü. bana yapacak iki şey kalmıştı. lakin ben yine kararsızdım..
.