80- cansever şair olmasaydı ne olurdu? - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

80- cansever şair olmasaydı ne olurdu?



asla yazamayacağım şiirlerin tek cümlelik renkleri akıyor zihnimden aşağıya. kehribar sarısı odaların kekremsi tadı var ağzımda şimdi. ıslak çatılarda martılar evcilik oynarken bir tüfek gibi çatıyorum bağımsız cümleleri birbirine. lakin olmuyor. zihinde durduğu gibi güzel durmuyor kelimeler defterimde. hem çatmak demişken kenan evren okulu'nda okumayı yeniden öğrenmeye gayret eden, kelimeleri birbirine çatmaya çalışan annem geliyor aklıma bu yağmurlu günde. o annem ki neredeyse bir asıra yaklaşan ve yakışan yaşıyla şimdi arapça okuyabiliyor. bense tembelim. spotify'da soul müzik dinleyip pencereden ahmak ıslatan izliyorum. ve asla bir şiire dönüşmeyecek cümlelerle savaş halindeyim. oysa bir an önce bitsin istiyorum bu karmaşa. ama acz içindeki birleşmiş milletlere boşuna ümit besliyorum mazlum filistinliler gibi. sonra boşluklardan boşluk beğeniyorum. şiire tutunuyorum.

hiç düşündün mü edip cansever şair olmasaydı ne olurdu diye.
ben düşündüm.
hiç bir şey olmazdı. çünkü adam şair olmak için yaratılmış adeta. tepeden tırnağa şair. a dan z ye kelime ustası. en hüzünlü, en sevdalı mektupların kralı. kapalıçarşı'nın en hisli ozanı.
bu sabah cansever'i düşündüm işte, sanki yakın bir akrabamı düşünür gibi. thy'nin tarifesini bilmediğim uçağı balkonumuzun hemen üstünden geçerken ben cansever'in manastırlı hilmi bey'e birinci mektubunu mırıldanıyordum. hangisi önce başladı bilmiyorum. şiir mi uçak mı?
belki de ikisi aynı anda geçmiştir dünyamdan..
..

işte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben
işte şu begonya, işte yalnızlık
işte su damlacıkları, alnımda kollarımda
işte yok oluşumdan doğan kent
hiçbir yere taşmıyorum, kendime sızıyorum yalnız
ben dediğim koskocaman bir oyuk
koltuğun üstünde, aynadaki yansıda
bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda
yaşamayı tersinden kolluyorum sanki
yetişip öne geçiyorum sık sık. sözgelimi
bir iki saatte bitiyor bir mevsim
iyi…

.
talinor - dark water