biliyorum, bu kar romantizmini yılın üç-dört ayı karın yerde kaldığı bir doğuluya anlatamazsınız yahut kuzey avrupalı birine. onlar için daha çok meşakkat bu beyaz örtü. hoş yağdığında işe gitmek zorunda olan biz ölümlü şehirlilere “çile” çektirse de sanırım hissettirdiklerini seviyoruz. koca koca adamların ve kadınların nasıl çocuklaştıklarını görüp seviniyoruz. kar sanki bize yaşayamadığınız çocukluğumuzu geri veriyor.
yine de ben her kar yağdığında gölgesizler filminde muhtarın döve döve delirttiği oğlunun sorduğu soruyu sorarım; kar neden yağar?
ve hep aynı cevabı veririm; bu beyaz mucize, dünyadaki kötülüklerin ve kirlerin üzerini örtüyor. kısa bir süreliğine de olsa dünya günahsız ve tertemiz bir yere dönüşüyor. ya da ben öyle inanmak istiyorum ibrahim. bilemiyorum. ama seviyorum. buz pateninde dünya ve olimpiyat şampiyonu, katarina witt gibi birbirinden farklı figürler sergileyerek kah usul usul, pamuk gibi kah tipi şeklinde kah lapa lapa yağmasını diyorum seviyorum ibrahim. çok seviyorum. ama ve sahi kar neden yağar?
.