32- bazı şeyler 285-290 : kara sevda - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

32- bazı şeyler 285-290 : kara sevda



285- ballı limonlu çayın tadı iğrenç. çok iğrenç amirim. lakin faydalı. kuru öksürüğe bilhassa.

286- hastayız diye gündemden de kopmadık tabi. göz ucuyla takip ediyorum. ve üzülüyorum lan bu yalnız ve güzel ülkemin canım insanlarına. iktidarını, muhalefetini, bağımsızını, tarafsızını ayırt etmeden kendilerine ‘siyaset adamı’ diyenlerin dertlerine bakıyorum da kaç gündür yazık lan bize. valla yazık.

287- dün “ölüm iyiliği”nden bahsetmiştim. meğer şanlı beşiktaşım da atletico bilbao zaferini ölüm iyiliği’ne borçluymuş. bilbao maçının ertesinde antalya’da entübe edildik, hollanda’da fişimizi çektiler. bu sezon da çöpe gitti maalesef. sebep olan kimse varsa, ayak serçe parmağını kapı eşiğine çarpar inşallah!

288- yerlisi yabancısı, müslümanı hristiyanı hep aynı. bir felaket olmaya görsün televizyonlar felaket uzmanlarıyla dolup taşıyor. haliyle kafalar karışıyor. on iki yıllık ilk-orta öğretim müfredatı boyunca öğreneceğimiz bilgiyi üç günde öğreniyoruz. sonra bu bilgiyle ne yapacağımızı şaşırıyoruz. 

289- geçen hafta bir film izledim. house of sand and fog (2003) başrolümüz ben kingsley müthiş oynuyor. müthiş. insanoğlunun fıtratındaki tüm özellikleri, git-gelleri, gaddarlığı, bencilliği, iyiliği ve vicdanı ve daha bir sürü şeyi hissettirerek yaşıyor ben kingsley abi. filmi izlerken de, sonunda da sevgili atalarımızı yad ettim;  “ağlayanın malı gülene fayda etmez." filmin ana fikri de buydu sanki.

290- bunu övünmek için söylemiyorum. ama kendiminki dahil özel günler çok ilgi alanıma girmez. ne var ki, bugün radyonun birinde üst üste barış manço şarkılarını duyunca öğrendim. ölüm yıldönümüymüş. sadece şarkılarını değil. enerjisini, adamlığını, japonları çılgına çevirmesini falan da sevmiştim. özel bir insandı nitekim..
.