8- akbil - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

8- akbil




zift gibi karanlıkta otobüsün soğuk camına dayadığım başımla sabahki uykumu ararken önce kokusu geldi. gözlerimi açtığımda ise buğday sarısı saçlar ve vişne çürüğü bir fötr şapka karşımdaydı. bu kadar güzel uyumu bir arada bulmak eskisi gibi kolay değil artık. uyku sersemliğimden mi yoksa kulağımdaki hafif müziğin etkisiyle mi bilmem? acayip bir cümbüş, bir bayram havası oluştu içimde. yayıldığım koltuktan şöyle bir doğrulunca ince, zarif parmaklarıyla telefonunda pıtı pıtı pıtı bir şeyler yazdığını gördüm. etkilenmemek elde değildi. zaten ve hemen gassal dizisinin minibüs sahnesi canlandı zihnimde. 
otobüsün şoförü ani bir fren yapıyor önce. ardından da haşince el frenini çekiyor. sonra oturduğu yerden ayağa kalkarak üç kişilik otobüste arkaya doğru bakıp gözbebeğimi nişan alarak; 
“içinizde hiç aşık olamayan, akbilini basmayan var mı?” diye bas bas bağırıyor.
gözümü tekrar açtığımda aynı sakallı şoförü başımda durmuş, sağ elini omzumu dürtmek üzere bana uzatmış biçimde gördüm. yüzümü hangi şekle soktuysam artık elini geri çekti;
“son durak beyim, haydi kapatacağım otobüsü” dedi ve orta kapıyı tıslatarak otobüsten aşağıya indi.
.