29- bremen mızıkacıları - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

29- bremen mızıkacıları




gözümü açtığımda ilk gördüğüm şey masaya yayılmış ilaçlar. bu sabah eczacının siyah keçeli kalemi gıcırdatarak kutuların üstüne yazdığı, ayrıca “bundan sabah akşam bir tane, bunu günde bir tane tok, bunlar tok karna üç tane, bunlar da balgam söktürücü, bir bardak suda eritirsiniz” diye anlattığı grip ilaçları. ilaçların yan tarafında ise kırmızı, oval bir tabağın içinde yarısını yenmiş yeşil elma ve hiç dokunulmamış portakalla muz. bir de mavi saplı meyve bıçağı. bakınca rengarenk her şey. ama işte; hasta olunca dünyaları versen alamıyor insan. ağzının burnunun tadı olmuyor. muhteşem kanuni elbette çok haklı. bir nefes sıhhat gibisi yok bu cihanda
yok 
yok.
lakin on dünya kupası, on bir avrupa şampiyonası gördüm. böylesini lanet bir grip görmedim. 
domuz gribi salgını var diyorlar. ama ve sanki benimkisi ayı gribi gibi birşey. insanın tüm kasları, saçından ayak tırnağına üç gün boyunca ağrır mı? kollar dursa bacaklar. onlar dursa baş, çatlarcasına ağrıyor. ama en kötüsü de bremen mızıkıcıları gibi senkronize olup birlikte ağrımaya başladıklarında oluyor. öncekiler gibi iki hap, biraz istirahat ve sürahilerce suyla geçer diye boşuna bekledim.
üçüncü zafer günü dayanamadım. acile dayandım.
şansıma yılbaşındaki genç doktor karşımdaydı.
-yılbaşında da siz muayene etmiştiniz hocam dedim. 
şaşırdı. inanmak istemedi sanki. 
-ben miydim? diye sordu.
akabinde sırtı bana dönük tüplü bilgisayar ekranından teyit etti. 
- doğru, benmişim. demek iyi edememişiz sizi” diyerek bıyık altından şöyle bir gülümsedi.  
güldüm ben de. hatta genç kız olsam o gülüşe aşık bile olabilirdim. olmadım tabi.
- olur mu hocam. bir ay önceydi o geçti. şimdi bu lanet şeye yakalandım. ama böylesini görmedim. 
yine gülümsedi. bu kez bir şey söylemedi.

ağzımı büyükçe açtırıp eeeeeee dedirti. boğazda ciddi bir şey yokmuş. sonra sırtımı dinledi. ciğerler de iyi gözüküyormuş. emin olmak için yine de ve bir de röntgene bakalımmış. 
baktık. 
şükür onda da sıkıntı yokmuş.
dayanamadım. 28 günde iki kez tedavide denk gelme kaderine ve samimiyetine binaen kenardan kenardan yüklendim sayın hocama.
- ee madem her şey bu kadar iyi ben niye ağrıdan geberiyorum kaç gündür sevgili hocam dedim.
bu kez kahkahayla güldü genç adam.
ve klasik üst solunum yolları ilaçlarına çok tercih etmediği halde antibiyotik de ekledi. bol su. c vitamini ağırlıklı beslenme önerisiyle de yolcu etti beni.
.
sabah, öğlen ilaçları eczamızın çirkin el yazısına sadık kalarak içtim. yetmedi. iki sürahi de su devirdim. meyve yarım kalmış olabilir ama ucundan dokundul. odayı sık sık havalandırdım. hatta tavşanlara nazire edercesine bir miktar da uyudum. yani senin anlatacağın kitapçıktaki bütün yeter şartları neredeyse iso 45001 belgesi alacak kadar yerine getirdim. lakin bedenim öncekinden daha fena error veriyor doktor.  bi’kapatıp açsak düzelir mi acaba?
..