1- yeni yıl şeysi - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

1- yeni yıl şeysi



a- öteden beri söylenegelen bazı hurafelere hiç inanmadım. inanmam. malum yeni yıla nasıl girersen tüm yılı öyle geçirirsin geyiği de bunlardan biri. erken yatıp erken kalkan bir ademoğlu olarak misal on yıllardır yeni yıla hep uyuyarak girmişimdir. ama yıl boyu uyumadığım gibi uykuyu özlediğim vakitler daha çoktur. lakin son iki üç yıldır hep hasta giriyorum yeni yıllara. bu yıl da öyle oldu. hatta sabahın sekizinde acile inip antibiyotik alacak kadar. bu yeni yılların en sevdiğim yanı; sokakların ve acil servisin bomboş olması. ama ve yine de şu hurafeye olan inancımı bir daha gözden geçirmeliyim sanırım..
.
b- eski ve yeni yılın iki günü boyunca gassal dizisinin müziklerini dinliyorum. sanırım az biraz arabeksim bugünlerde.. oysa dizi daha bitmedi. henüz iki bölümü bitti. ilk bölümü çok beğenmiştim. biraz leyla ile mecnun havası sezmiştim. ikinci bölüm ise vasattı. hatta ve sanki biraz zorlamaydı. yine de üçüncü bölümü merak ediyorum..
.
c- 2021 yılının son demlerinde ‘her günüm leyla’ etiketiyle denediğim numaralı yazıları 2025 yılında da denemeye karar verdim. mümkünse 365 adet. değilse de hatırı sayılır kadar.. 
biliyorum zor. çok zor. ama imkansız değil. bir tanesi yazılıyor bile.. 
.
ç- şimdi yalan yok, numaralama, maddeleme deyince işbu yazının maddelerini de z harfine kadar taşıma düşüncesi bünyede einstein efendinin hamam tası etkisi yapmadı değil. ama bilemiyorum altan. bilemiyorum..
.
.




d- selman nacar’ın ikinci uzun metrajı olan tereddüt çizgisi filmini izledim. ilk filmi iki şafak arasında’yı çok beğenmiştim. bunu da beğendim. ama..
ama işte.. başta ses olmak üzere düşecek bazı şerhlerim var. onun dışında sevdim filmi..
misal tülin özen her zamanki gibi müthiş oynuyor. zaten onu filmden çıkarırsan izleyecek bir şey kalmaz. türk sinemasının marion cotillard’ı diyorum ben ona. 
filme gelirsek yurtdışında eğitim almış, hayatının çoğunu istanbul metropolünde geçirmiş idealist bir avukatın annesinin hastalığı yüzünden geri dönmek zorunda kaldığı taşradaki mücadelesi. ikilemi. tereddüdü. sisteme diklenmesi. sisteme yenilmesi. doğru ile yanlış arasındaki git gelleri. yalpalamaları.. 
yönetmemiz milli eğitimin ucu açık soruları gibi filmin sonunu çok açarak bize bırakmış. sonu izleyiciye bırakılmış çok film görsem de. şaşırdım.  aaa oldum nedense. bir de yeni nesil türk filmlerinin çoğunda gördüğüm şu SES sorununu ciddiye alsınlar. ya da altyazı koysunlar. tv sesini son ayara kadar açsam da anlayamadığım sahneler yüzünden güzelim film sekteye uğradı. hani neredeyse mundar olacakmış! yönetmenimiz duysun lütfen..!  ama ve son tahlilde; ilk filmi kadar olmasa da bunu da sevdim.. 7/10.
.
e- gassal’ın arabex müzikleri baydı. an itibariyle melike şahin mixe döndüm. 
.
f- şu yazıyı 29 maddelik yapma fikrine kafam fena halde takıldı. hani ortasında bir yerlerde mesela k harfinde olsam. durmam kasarım. lakin daha yedideyiz. ve yumuşak g ile madde başlığı yapacak ilk insan olabilirim düşüncesi beni acayip irite ediyor..
.
g - kapağı açılmamış ve yarım kalmış onca kitap varken ben yeni yılda yine okunmuşlara sığındım. cahit zarifoğlu ile başladım. oğuz atay ile devam ettim. tezer özlü ile nihayete erdim. üç farklı kulvarda üç ayrı insan. ortak özellikleri çok iyi yazmaları ve artık yazmamaları, hayatta olmamaları. ne yazık!
.
ğ - bu madde ilginç. bu madde tuhaf. bu madde mühim. ama ben ne yazacağıma karar vermedim. dahası hiç bir fikrim yok. 
baktığında çarpmanın etkisiz elemanı 1 rakamı gibi bir şey bu ğ. hiç bir cümleye onunla başlayamazsın. maddeli sıralama yapmak istesen türkçe karakter diye ç ş ve ü ile beraber eziklenip dışlanır. futboldaki kaleci gibidir biraz. yalnız başına takılır. biraz boynu büküktür. ama bir süveyş kanalı, bir istanbul ve çanakkale boğazı gibi olmaz olmaz olduğu zamanları da vardır elbette. o kullanılmadan üretilen yazılar yerli ve milli olmaz. öte yandan alfabede yazılıp ama okunmayan tek harftir. nevi şahsına münhasırdır yani. öyle..
.
h - melike şahin’den sıla’ya terfi ettiğimiz madde. kapkara diyor sıla yine o yürek dağlayan sesiyle. dün işte aynı gün. bugün de aynı gün diyor. değişen sadece rakamlar diyor sanki. gibi..
.
ı - bu kez mevlana idris’ten rastgele bir bölüm açtım. yan yana iki sayfadan altı çizili olan tek yerde şunlar vardı; 
sarı kağıtlarda şiir olmayı seçtik
yüzümüzde yolların cesur çığlığı
gidiyoruz
.
.




i - yılın ilk günü bir belediye otobüsünün tek yolcusuydum. kendimi feribot kaçıran santa gibi (los lunes al sol -2002) hissettim.
.
j - geçen bir yılın muhasebesini yapmaktansa geçen bir ömrün hesabını yapmak daha anlamlı gelmiştir hep bana. ama ben ikisini de yapmıyorum. 
.
k - sanırım bu iş olacak. şaka maka z maddesini göreceğiz. arada boş yaptığım, aykut kocaman’ın fenerbahçesi gibi fazladan on pas yaptığım bir kaç maddeyle de olsa mutlu sona ulaşacağız. inşallah. amin..
.
.



l- leyla. leyla. sevgili leyla!
bâki kalan bu gök kubbede sadece hoş bir sadâ mı artık emin değilim. geçmiş gün diyorum; kadıköy'ün neredeyse bütün cihetlerinden el ve göz değmemiş nevi şahsına münhasır bir mutluluğa nazar eder edercesine 
haydarpaşa ve şehir hatları vapurunu her seferinde iki kalbin hipotenüsüne sığdırmak az iş değil. vallahi değil..
.
.
m - yeni yılda yetkililerden istediğim üç şey;

    1- hemcinslerimin kıllı bacaklarıyla metrolara, otobüslere binmesinin     engellenmesi.
     2- gecenin üçünde son ses arabasında müzik dinleyenlerin, dairesinde tv  açanların, pencere ve balkonlarında telefonla konuşanların toplatılıp büyükçe bir yere konulması ve 7/24 yüksek sese maruz bırakılmaları.
     3- çok sevgili yetkililer, demagoji, sömürü, algı yapmasınlar. bizim de gördüğümüz çıplak gerçeği söylemeye cesaretleri yoksa bile en azından susma erdemini göstersinler. kâfi.. 
.
.



n-  ne kadar istese de popülerden uzak duramıyor insan. yılın son demlerinde yurtta ve dünyada yılın kelimesini bulma çılgınlığı yaşandı. doğrusu ben aramadım. öyle bir anda aklıma gelen olmayınca da pas geçtim. ama şimdi kendi kendime bir şey icat ettim. “yılın fotoğrafımı” seçmek geldi içimden. üstteki fotoğraf geçen yıl çektiklerimin ve hiç bir yerde yayınlanmamışlar arasında yılın en sevdiğim fotoğrafıdır..
.
o - çoook yıllar evvel. belki ilkokul sona belki orta bire gidiyoruz. mahallemizin amatör takımı, kırmızı-beyazı yıldızspor önemli bir maç oynuyor. yenersek terfi edeceğiz. öyle mühim. maç sıfır sıfır. ikinci yarının ortaları, maradona ahmet sol içten çalımlara ceza yayına ilerliyor. nefesimizi tutmuş izliyoruz. bir iki üç derken dört kişiyi çalımlıyor santrafor mevlüt gibi biz de ona pas atacağını düşünüyoruz. ama ahmet abi fantaziye kaçıyor önündeki beşinci ve son rakibi de geçmek istiyor lakin geçemiyor. o vakit işte futbol sahalarının (bence) en enteresan küfürü ediliyor santrafor mevlüt tarafından. ben diyor bu çalımı icat edenin a.k.. 
her yıl olduğu gibi bu yıl da yapılacaklar listemin dolu olduğunu görünce santrafor mevlüt’e sarıyorum. bu yapılacaklar listesini icat edenin “gaynanası ölmesin” diyorum.
.
ö - üstteki maddeyi yazarken annem aradı "nasıl oldun?" diye. oysa o da hasta benim gibi. bu sene paket halinde hasta olduk zaten. kardeşler. anneler kuzenler. ama tek arayan annem oldu. zaten ağlarsa anam ağlar gerisi…
.
.



p - benim de kırmızı bisikletim vardı. orta ikideki o talihsiz kazadan sonra ne oldu hiç bilmiyorum. belki de hatırlamak istemediklerim çöplüğündedir. dedikleri gibi şimdi bu yaşta binsem acaba tekrar sürebilir miyim? emin değilim..
.
r - başucumda portakal. muz. bir sürahi su. kulağımda doktorun bol sıvı, bol c vitamini tembihi. oradan yerli malı yurdun malı haftasına, ilkokul üçe gidiyorum. barakadan hallice, odun sobasıyla ısınan is kokulu sınıfımıza. ama bugün mis gibi portakal kokuyor. siyah önlüklerden sonra turuncu ve sarı renk hakim ortama. her biri üç öğrencili on altı sıra, dört kümeye ayrılmış. ufuk - tan - doğan ve güneş küme isimleri. sonrası yok hafızamda. sanırım getirdiklerimizi yedik afiyetle. 
.
s- işbu maddede, zarifoğlu abim gibi mutluluk üzerine bir cümle kurmayı düşündüm. ama bulamadım.

ş- spotify’de içimde gizlendiğini düşündüğüm cümleleri ortaya çıkaracak bir tını ararken ordan oraya savruldum. adı sezen aksu olan bir şarkıya denk geldim. “hep sezen aksu’yu dinliyorum. eski günleri özlüyoruuuum” diyen acayip bir -galiba- rap şarkı. sözlerine gülmek istiyorum gülemiyorum. üstüne ayağımla tempo tutuyorum. tuhaf..

t-mektup yazmayı çok severdim. pulsuz mektupları yazmayı daha çok. ne var ki; geçen yıl sadece bir mektup yazmışım onu da mart ayında. bu yıl diyorum çok mektup yazmalı.

u- peki tamam pes ettim. elimizi korkak alıştırmayalım, klişelerden kaçmayalım. bu yıl yani bu kış bitmeden bir tren yolculuğu yapalım diyorum. amin.
.
ü- bu maddeye geldiğimde yüksekçe bir yere çıkanların ne kadar yol çıktım acaba diye biraz da soluklanmak amaçlı geriye baktığı gibi şimdiye kadar yazdıklarıma şöyle bir baktım. ne çok yazmışım dedim. ama yalan yok, bu kadar uzun bir yazıda kelime hatalarını düzeltmekle de uğraşamam şimdi dedim.  dedim valla. içimden..

v-  evet bana da oluyor. sanırım beşinci kezdir bugünü pazar zannediyorum. ama oluyor öyle arada.. olur öyle..  kapitalizmin tatlı oyunlarından biri bu da!

y- yukarıdaki yanılsamada olduğu gibi tarihle işi olanlar bir süre daha tarihe not düştükleri yerde 2025 yerine 2024 yazacaklar. ama bildiğiniz üzere her şey gibi bu da geçici. bu da geçer..

z- az önce ntv’de sıla’yı gördüm ki severim sesini yorumunu. ilk beş listeme rahat girer. gördüm dediysem, önce sesini duydum. sıla bu dedim. ama ve lakin; sunucularla konuşurken gördüğüm kadın sıla değildi. inanmayacaksınız ama sanatçı konuşurken altında isim aradım bir süre. zira ondan evvel sakiler ve kenan doğulu vardı. yazı göremeyince dikkatlice yeniden baktım. konuşma sesi sıla’ydı. yaşlanmış desem yaşlı değil. gençleşmiş desem genç değildi. ses haricinde benim gördüğüm bildiğim zihnimdeki sıla değildi. sanki fbi’nın tanık koruma programına girmiş gibiydi. ya da ben uzun süredir sıla klibi izlememiştim.. bilemedim..
..