gassal dizisinin ilk bölümünün finalindeki şarkıdan buraya geldim. gelmeden evvel yakın gözlüğümü taktım. ferdi tayfur’dan içim yanar’ı açtım. çünkü ve zira; bu şarkı ferdi abiden başkasına yakışmıyor sevgili ibrahim. en kral o söylüyor. dizide seslendiren arkadaş gücenmesin, alınmasın. zevkler ve renkler malum. zaten mevzu bu değil.
mevzu ne?
bugün içime dolan aşırı yazma isteği. bir de kaybolan yıllar. göz açıp kapayıncaya kadar bir yıl daha bitti bak. evet biliyorum, yaşı yarıdan yukarı olanların koro halinde söylediği gibi ömür bitiyor. yıl bitmiş çok mu? her geçen yıl bir öncekinden daha çok koyuyor müdür. sana da öyle gelmiyor mu?
bak işte; gönül akkor da gitti.
hayat durmuyor. öğütmeye devam ediyor. anılar eskisi gibi net değil birbirine karışıyor artık.
geçen gün; parseller bostancı hattından kadıköy metrosuna giden o en uzun yolda inanmayacaksın ama orta üç kışına ışınlandım. kışlık yiyecek hazırlayan karıncalar gibi çarpışırcasına karşılıklı gidip gelen onca insanın arasından yüzüme çalan bir soğuk rüzgarla zaman makinesine bindim adeta.
hafız ve fikoyla birlikte kravatları gevşetmiş, çantaları sırtlanmış yolda bulduğumuz teneke kutuyu tekmeleyerek eve doğru ilerliyoruz. hava kararmış, soğuk zemheri. yılbaşından bir kaç gün evveli olsa gerek. kar yağma ihtimalinden bahsediliyor. hafız, yılbaşı ve biletine hacı babasından mütevellit biraz soğuk bakıyor. fiko uğurlu rakamını çeyrek biletinin son hanesine denk getirmiş.
“bu sene bende oğlum, boşuna bilet falan alma” diyor bana.
“bu sene bende oğlum, boşuna bilet falan alma” diyor bana.
cevabım hazır; “uyarı için geç kaldın oğlumm. bu sene iki tane aldım biri benim diğeri.. “ derken dilimi ısırıyorum. özlem’e üçümüzün de aşık olduğu gerçeği aklıma geliyor. “biri de kardeşim için diye kıvırıyorum. “
“boşuna almışşsın” diye yüklenmeye devam ediyor fiko.
oysa ikimizin de boşa aldığını yılbaşı günü hürriyet’in sıralı listesinden anlıyoruz. en azından sermayeyi kurtarmak için tüm fakirlerin yaptığı gibi listede ilk baktığımız yer olan amorti bile çıkmamış ikimize de. “hile yapıyorlar oğlum hep yakınlarına çıkarıyor bu i…ler” diye kükrüyor fiko.. aldığımız bilet gibi boş yaptığını hepimiz biliyoruz. hafız köşede 'ben size söylemedim mi oğlum" der gibi pis pis gülüyor. lakin yine içimizdeki en zeki, en cevval hergele fiko durmuyor.
“ee ne demişler kumarda kaybeden aşkta kazanır. haydi özlem’lerin sokağına..” diyerek bizi yeni maceraya sürüklüyor. ne var ki; o gün özlem’i yan sınıftan başka bir çocukla görüyoruz. aşkta da takım halinde kaybediyoruz o yıl. ama umudumuzu hiç kaybetmiyoruz. çünkü daha çocuğuz. ve dünyanın günümüzdeki kadar çirkinleşeceğini bilmiyoruz.
“ee ne demişler kumarda kaybeden aşkta kazanır. haydi özlem’lerin sokağına..” diyerek bizi yeni maceraya sürüklüyor. ne var ki; o gün özlem’i yan sınıftan başka bir çocukla görüyoruz. aşkta da takım halinde kaybediyoruz o yıl. ama umudumuzu hiç kaybetmiyoruz. çünkü daha çocuğuz. ve dünyanın günümüzdeki kadar çirkinleşeceğini bilmiyoruz.
malum sokak röportajındaki ablanın dediği gibi; "ekonomi elbet düzelir ama bu yozlaşmışlık, sosyal çürüme düzelmez, geri gelmez" dediği gibi o güzel yıllar da, o güzel adamlar gibi çok geride kaldılar. daha da gelmezler müdür…
çok şahsi kanaatim böyle. seni bilemem elbet..
çok şahsi kanaatim böyle. seni bilemem elbet..
ama ve yine de ve her şeye rağmen; önümüzdeki yıl ve yıllar için önce sağlık olsun. gerisi nasılsa olur, hallolur…
evet böyle sevgili dostum..
bâki selam.
.