merdiven - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

merdiven




çok uzak olmayan mesafeden gelen davul zurna sesini duyunca “bir düğün, bir cenaze. hayat işte böyle“ dedim gayri ihtiyari. apartman bahçesinde belediyenin tahsis ettiği yirmi beyaz sandalyeden birinde oturan orta yaşlı, saçları alnından itibaren açılmış, hafif tıknaz, kirli sakallı bir adam “öyle” dedi. beni mi tasdik etti yoksa kendi iç benliğinde karşılık bulduğu bir duyguya mı onay verdi emin değilim. ama sonra yaklaşık on beş adam, hep beraber sustuk. 
çok güzel sustuk. 
kafamız önümüzde, yüzümüz toprağa dönük vaziyette ve sanki hayatın boş olduğu gerçeğini ilklerimizde hissedene kadar sustuk. 
biraz düşündük. biraz dertlendik içimizde bir yerlerde. 

hayat dedim merdiven gibidir. 
kimseye değil ha! kendime dedim, içten içe, gerekçeli kararıyla hem de. 
merdivendi çünkü; inerken kolay, çıkarken zor olan bir seyrüsefer haliydi hayatın kendisi. hatta kimilerine bir ömür boyu çıkış gözüken çok zorlu bir merdiven. elbette ve lakin, nerede durduğuna, nereden baktığına bağlı bu durum. kim bilir belki de bazılarına hep iniştir.  
bilemiyorum. 
bildiğim; bugün benim için çok zordu. dünyanın bütün merdivenlerini çıksam bitmeyecekmiş gibi uzun. 
çok uzun..