hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır




istanbul’un beltur kafelerinin muadili (hatta şeklen de benzeyen) bir kafede spotify aracılığıyla melike şahin mix dinliyorum.ama bu kâfi gelmiyor. kuzeyli rüzgarlara karşı bir tercih yapmak zorunda hissediyorum. çantamdaki gogol’u mu okusam, yeni başladığım Ispanyol asunta dizisini mi izlesem? yoksa öylece denize mi baksam? 

oysa duble çayı da varmış buranın. bilmiyordum. cırtlak yeşil tişörtlü, sarışın garsonlarla boşuna atışmışım dün. 
şurup kapağından küçük bardaklarla getirdikleri çaylara kulp takmıştım en sempatik halimi takınıp;
“çayı sıcak severim ama gelene kadar soğuyor sizin çaylar. bir dikişte içerim ki ben bunu.” restimi görüp karşı restle cevap vermişti kafenin en genç ve en dikenli garsonu.
“yapma be abi, herkes aynı şeyi söylüyor ama çok sıcak benim çaylarım. iç bakayım bir dikişte bitirebilecek misin?”
karşımdaki sarı ceviz, çok çetindi. ama ben de yılların mithad selimiydim. mevziyi kolay terk etmiyordum. hattı müdaafadan çıkıp sathı müdaafa yaptım;
“içerim içmesine de çay keyfimi ne yapacağız? hem kendi ağzınla söyledin. tüm müşteriler aynı dertten muzdaripmiş.”

bizimkisi sinirden pembeye dönmüş suratıyla bir yandan da gülmeye çalışarak ve iki yumruğunu sıkıp iki beline koyduktan sonra başını sağa eğerek;
 “pes doğrusu abi ya. tamam tamam getirmiyorum çay falan. nagehan ablaya söyleyeceğim o getirecek bundan sonra..”
.
buraya altı ya da yedinci gelişim. ismimi bilmiyorlar ama cismimi biliyorlar artık. kendimden gayrısına zararsız olduğumu da gördüler!  artık büyükşehirde yaşamanın mı üzerimize yapıştırdığı yoksa hali hazırda genlerde mi var olduğu bilinmeyen hafif bir küstahlıkla tanıdık olsun olmasın insanlara takılmayı seviyorum. ne yapayım, huyum kurumasın! amin.
.
ama ve sahi; beltur kılıklı bu kafede ne yapacağım hakkında karar verecektim öyle değil mi?
.