bazı şeyler 280- 284 : gaziantep yolunda öldürdün beni gelin - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bazı şeyler 280- 284 : gaziantep yolunda öldürdün beni gelin




280- ters yön
: inanılmaz yoğun baş döndürücü bir hafta. bir nişan, bir düğün ve bir taşınma. hepsi 6 gün içinde. minibüste ters yöne para uzattığım, asansörde bulunduğum katın düğmesine bastığım vakidir ama yaklaşık on yıllık metro kullanıcısı ve hiç ters yönde durmamış biri olarak üç günde iki kez ters yönde tren bekledim. yetmedi milleti yanlış yöne sevk edip ayarlarıyla oynadım. oysa tersi dönen benmişim. ama yalnız değildim. metronun yürüyen merdivenlerinde ben yukarıdaki satırları kafamda yazarken önümdeki kıvırcık saçlı, bej elbisesinde çiçek desenleri olan abla birden arkasına döndü ve “burası bostancı mı? “ dedi. ben evet deyince işi rast gitmeyen esnaf gibi birden düştü yüzü. “tühh küçükyalı da inecektim. erken indim” dedi ve merdivenin tersine aşağıya yürümeye çalıştı. bu salaklığı zorlu avm merdivenlerinde yapıp dizini parçalayan biri olarak “aman dedim düşersiniz. yukarı çıkın diğer taraftan inersiniz.”
teşekkür babında, biraz mahcup gülümseyerek başını öne eğdi. öte taraftan aşağı indi. 
son tahlilde kafamız çok dolu amirim. bir yer, bir yol yordam göstersen de doldur-boşalt yapsak diyorum. 

281-geceler haram:  eskiden diyorum bu kadar çok martı yoktu. denize yakın, deniz aşırı semt fark etmiyor. her yerdeler. her çatıdalar. oysa benim gibi onları seven çok azdır ki. bu sabah beni de çileden çıkardılar. gıaakkk gıaakkk kıçlarına neft yağı sürülmüş gibi hiç susmadan beynimizi sktiler affedersin müdürüm. sabahın dördünden beri. hayır, dertleri ne anlamadım ki? karınları mı aç, görücü usulüyle mi evlendiler yoksa asgari ücretin altında emekli maaşı mı alıyorlar nedir abi? 
bu seneki temmuz zaten bizim temmuzlarımıza hiç benzemiyor. ilk kez bir temmuzu tatilsiz pas geçmişim. çevre esnafı zengin, kendimi fakir etmişim. uykuyu tavşan kıçında mumla ararken dışardan gelen o sesle yıkıldım. gıaak gıakkk gıakkk. kulak zarım görevden affını istedi. uyku zaten piç oldu. geceler haram. 
ezcümle martı kardeşlerim; az yavaş lütfen. az yavaş!

282- yük ve eşya taşınır: taşınmak büyük iş. ibrahim on bir dünya kupası görmüş, 5 kez taşınmış biri olarak hiçbiri bu sefer ki kadar yormadı. örselemedi beni. zihnem ve bedenen çöktüm. parçalanan sovyetler birliğinden beter oldum.. 
yaşlandık mı? ya da ne? bilemiyorum..
üstelik bir de alışmak meselesi var.
eski evde sağda olanlar solda, solda olanlar sağda olunca alışmak sevmekten daha zor geliyor. ibrahim. daha zor..
.
283: hacı hacıyı mekke’de: sen söylemesen de onlar 100 metreden alıyorlar yabancı müşterinin kokusunu. ve en geçirgen fiyatlarını da kokunun ilk nefesinde bileylemeye başlıyorlar. öyle ki esnaf bile şaşırıyor ötekinin fahiş fiyatına. bu kadar olmaz diyor. bu kadar da olmaz. ama artık mekke’de ve dakka’da değil her yerde, her hal ve şeraitte geçiriyor yurdum esnafı. yeter ki eline düşmeyegör. bir acil işin olmasın… ellerini oğuşturmadan ağızlarını şapırtadıyorlar.
bir günde esnafa verdiğim parayı el değdirmeyen nakliyeciye vernedim. o kadar diyeyim.. o kadar..

284- trt türkü: yeni yer, yeni ev, yastık yorgan yadırgamam normalde. yeter ki başımı koyacak yumuşak bir yer olsun. ama ve lakin bu kez uyuyamadım. toplam 3 saat uykuyla ve kaynanası ölesice martılarla birlikte ayaklandım sabahın beş buçuğunda. bu saatte bir martılar, bir de ben ayaktayız koca mahallede. belki de dünyada. biraz banyodaki eşyaları toparladım. biraz mutfaktaki. iş yaparken tv radyosunda trt türkü denk geldi. iyi geldi. ama sen beni öldürdün gelin! 
cengiz abi hem nasıl okumak o öyle. tüyler diken. boğazda yumru. duygular şelale. anlatamam. yazamam..
.