hayatmızdan insanlar geçiyor. biz insanların hayatından geçiyoruz her gün. farkında olarak ya da olmayarak.
benim de var böyle bir sürü insanım.
kimi sessiz ve duru güzelliğiyle, kimi bütün otobüse dinlettiği telefon konuşmasıyla, kimi yanındaki ahbabıyla sohbet ederken anlattıklarıyla, kimi şoföre atarlanmasıyla, kimi üç saniyede bir öten whatsapp mesajıyla, kimi dövmeleriyle, kimi sadece kokusuyla bazıları da şen kahkahalarıyla geçip gidiyor hayatımızdan..yahut ayağınıza basıp özür diliyorlar. bazen kolunuza çarpıp hiç bir şey demeden gidiyorlar.
bu sabah işte; ben boş yer bulmanın sevinciyle pencere kenarına kurulurken önümdeki iki adam sohbet ediyorlardı. uykum vardı. müzik için kulaklığı tak çıkar uğraşmaya üşendim. başımı cama yasladım. gözlerimi kapadım. ama şivelerini zar zor anladığım, yüksek tonda konuşan abileri dinlememek imkansızdı. kedi merakım yoktur oysa. lakin başkaca işim de yoktu. ikinci dünya savaşında şifre çözmeye çalışan enigma gibi hissettim kendimi. çözebildiğim kelimelerden tümevardım. bazen de algıda seçicilik yaptım.
bir ara şakakları beyazlamış, başının ön tarafındaki saçları dökülmüş olan soldaki adam sağdakine gizli özne kullanarak ya da mevzunun başında adını kaçırdığım 3.bir şahıstan bahsederek “muhasebeci arıyormuş” dedi.
sağdaki, saçları çoktan hakkın rahmetine kavuşmuş olan esmer adam steffi graff merakıyla* sordu hemen.
“gaç para veriyomuş?”
sanki işe kendidi talip olacakmış gibi.
“bilmiyorum” dedi beriki, devam etti.
“muhasebecisi ayrılmış, adam arıyor işte.”
sol yanağında, sanki kalemle çizilmiş gibi büyükçe bir yara izi olan sağdaki saçsız adam olayın peşini bırakmadı.
“elli milyar verirse benim damat gitsin. her bişeyi yapıyor. giren çıkan. alacaklar verecekler. senetler sepetler, faturalar. aklına ne gelirse. çalışkandır da ha benim damat.”
“söylerim” dedi soldaki az saçlı adam.
kısa kesti. ve hemen mevzuyu değiştirdi. şimdi yazarken aklıma gelmedi yeni mevzuları. lakin ben inene kadar hiç susmadılar. pazartesi sabahı karga bokunu yemeden otobüse binip iki günlük dedikodu şişkinliğini nefes almadan 34 kişilik halk otobüsünün bütün kısımlarına fışkırtan ablalardan daha çok konuştular. erkeğin diyorum gevezesi de hiç çekilmiyor ibrahim..hiç..
.
.