bazı şeyler : 273-279 üsküdar'ı yine geçemedik abi - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bazı şeyler : 273-279 üsküdar'ı yine geçemedik abi


273-black mirror çağı: ne uzay çağı ne yapay zeka çağı resmen black mirror çağını yaşıyoruz sevgili seyirciler. dizinin ilk bölümlerini izlediğimizde yok artık bu kadar olmaz derken yine de kesip atamamış, içimizde bir takım şüphe tohumlarının oluşmasına engel olamamıştık. 

geçmiş gün işte; marketteki iki kadının kavgasını daha doğrusu güçlünün zayıfı ezmesini engellemek yerine  titizlikle videoya alındığını ve bunun da ulusal kanalın birinde yayınlandığını görünce ilk aklıma gelen black mirror oldu. 

o meşhum soru yerine şunu diyorum; biz bu hale geldik gelmesine de ne zaman çıkarız yalın abi? ya da çıkabilecek miyiz? yahut değişecek misin söyle değişebilecek misin zalim? 28.06.2024

.

274- itibar tasarrufu: sadece bana mı denk geliyor yoksa size de oldu mu? geçen yazdan beri bazı avemelerin klimalarını ya hiç açmadığını yahut en düşük modda çalıştırdığına şahit oluyorum. üstelik yemek katında bile böyle. tabi ki soluğu hemen danışmada alıyorum. lakin beyhude çabalarım. anlı şanlı ve ilgili siolarımız, si-ef-olarımız mutlaka fayda maliyet analizi yapmışlar ki bu kararı almışlar. ama çok ayıp etmişler. vatandaş yazın tatile denize gidemiyordu. serinlemek için ellerinde bir avemeler vardı onu da ellerinden aldılar. hem ayıplıyor hem kınıyorum. resmen itibardan tasarruf ediyorlar. farkında değiller! 3.7.2024.

.

275-klişelerden slogan yaptım: metroda bir duvar reklamı. “her gecenin mutlala aydınlık bir sabahı olur. aydınlık günler için hedehödö x şirketindeyim” diye bir acayip reklam sloganı. bana çok “şey” geldi. bilemedim.. 6.7.2025

.

276-wimbledon: bu sene de gönül ve mantık favorim ispanyol carlos alcaraz. burnu büyük djokoviç’i devirmeden önce sevdim. devirince meftunu oldum bu “karaoğlanın.” ama asıl söylemek istediğim bu değil sanırım. şu top toplayıcı çocukların robotik hareketlerine diyorum; gülsem mi ağlasam mı karar veremiyorum yıllardır. 7.7.2024

.

277-godot’u beklerken: bu pazartesi. sabah. erken saatler. çok erken. 06:45 mesela. ben otobüsteyim. onlar, bir durak dolusu insan. karşı istikametten gelecek otobüse şartlanmışlar. işe gitmeyi bekliyorlar. suratları asık. gözleri uykulu. en mühimi umutsuzlar. ve bunu gizlemiyorlar. godot’u bekleyenler daha umutludur diye yemin edebilirim. ama etmeyeceğim. 8.7.2024

.
278- defending jackob : doğrusu bu diziden haberim yoktu çok sevdiğim bir insan haber vermese. üstelik aynı yapımcı apple'ın  elinden çıkma ve ilginçtir ki  tıpkı bu dizi gibi "savcının ana fay hattında yer aldığı" presumed innocent dizisine meftun olmuşken atlamışım.  beğenerek izledim. ve bitrdim.

ha şimdi ister istemez bu güzel coğrafyanın  mecburi ahrazlarından ezber ve kıyasla yoğrulmuş beyin hemen karşılaştırmaya tabi tuttu iki diziyi.
izlenirlik ve merak duygusunun yüksek seviyelerde olmasında hiç bir sorun yok. her ikisini de puana vurursam 8+ olur. lakin tempo defending jacob da bir iki volume aşağıda. ve en son 4.bölümde kalmama ve daha dört bölüm olmasına rağmen premused innocent açık ara önde.

ve hatta futbol zaviyesinden bir teşbihte bulunursam ; presumed innocent ispanya ise defending jackob ingiltere. evet böyle..

.

279- şarkılar diyorum doktor, hala çok güzeller: her pazartesi spotify'ın yeni müzik radarı ve haftalık keşif sekmesine bakmak adetim oldu. ve her hafta bir şarkı mutlaka yakalıyorum.
ki bazısı bonus üzeri bonus oluyor. bir dinlemede kırk çalmalık falan oluyor. işte duman grubunun kufi'si onlardan biri. belki siz daha önce duydunuz. sevdiniz. ya da sevmediniz. ama benim dilime fena dolandı..

.

duman - kufi