bazı şeyler :257- 262 hayat denen bu yolda - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bazı şeyler :257- 262 hayat denen bu yolda




257- hiç kimsenin, yağmurun bile: her ne kadar son yıllarda "kararsız kasımlığım" ağır bassa da bir şeyi kafama koyduğum zaman mutlaka yaparım. doğru yanlış, iyi kötü, faydalı zararlı ışık hızıyla karara vardığım için geri dönülmez. yeter ki karar vermiş olayım. 
dün işte çok ıslandım. bugünün de yağmurlu olacağını biliyordum. kadıköy’de hepi topu bir saatlik işim vardı. acil değildi. ama beni mutlu edecek bir işti. kapkara şemsiyemi alıp çıktım durağa. otobüs boştu. yağmura rağmen yol da öyle. haydarpaşa önünü ilk kez böyle sakin gördüm. bir martılar bir de ben vardım. rüya gibiydi. insansız! karşıda tüm heybetiyle salınan eski dostu, başımı hafifçe öne eğerek selamladım. yağmura rağmen şemsiyemi açmadım. kendimi ahmak ıslatanın şefkatine bıraktım. bir de dingin, durgun kıyıların sahibi kadıköy rıhtımının insanı yenileyen sessizliğine.
yağmurda diyorum sevgilim; kadıköy’ün bu denli güzel olduğunu unutmuşum.
hatırladım..

258 - içimden geldiği gibi, olması gerektiği gibi: bayram günü seksen sekizlik teyzemle maceramı kabaca yazmıştım. detay yazmadım. yazmayacağım. ama madem burası benim elektronik günlüğüm, o vakit bazı şeyleri yazmalıyım. eller ne der yahut kibirli gözükür müyüm acaba kaygısından sıyrılmalıyım. hem aslında düşündüm de ben yaptığımı “iyilik” olarak görmüyorum. içimden geldiği gibi davranıyorum diyorum. çünkü öyle. dün de bugün de..
ezcümle; haydarpaşa ile vedalaşıp yolun karşısına geçerken yağmur şiddetini artırdı. levent yüksel’in medcezir şarkısı geldi aklıma. içimden bu şarkıyı yağan yağmura söylerken yine de şemsiyemi açtım. yeşil ışığın yanmasını bekleyen ve yağmurun altında sinmiş bir biçimde duran genç adama yaklaştım. “şemsiyem iki kişiyi alıyor. üstelik kira da istemem. boşuna ıslanma istersen” dedim. güldü. “sağol abi” dedi. 
yan yana ve bir süre daha yeşil ışığın yanmasını bekledik. sonra yine yan yana karşıya geçtik. o teşekkür edip fakülteden yana bense çarşıya doğru adımladım..

259 - yılanın dili : bazen unutuyoruz. ya da ben unutuyorum. insanlar ne kadar nemrut, huysuz ve mutsuz olurlarsa olsunlar, hepsinin bir anahtarı var. kalplerinin tam orta yerlerinde. çünkü ve zira; insanlara içten davrandığın, hayatlarına hafif bir tebessümle müdahil olduğunda amerika’ya üs ve yeraltı zenginliklerini bahşeden ortadoğu ülkeleri gibi geniş yürekli oluyorlar. bugün de öyle oldu.. ..
ama ve rica ederim çok sevgili hanımefendi ve siz sayın bayım, bunu amerika gibi çıkar amaçlı kullanmıyorum elbette ki. yukarıdaki "içten” samimi, gerçekçi kelimesinin altını çizer, bold yapar ve üstüne bir de sarıya boyarım. lütfen. ama lütfen. ben sadece unuttuğumuz, unuttuğum özümüzdeki iyi niyeti, saflığı hatta içimizdeki çocuğu diyorum; tam da bu süreçte yani herkesin göt olduğu, arkadaşın-eşin-dostun birbirine kazık atmaktan çekinmediği, bireyselliğin amerikan bireyciliğini bile solladığı, düşene el uzatmak şöyle dursun bilakis üstüne çıkıldığı bu ahir zamanda hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum. star wars’ı hiç izlemedim ama duydum dark side vs. hayır hayır beni dinlemiyorsunuz yine bayım! bu deniz yıldızı romantizmi falan değil. şunu demeye çalışıyorum. içten, samimi olduğunda mutlu da oluyorsun, evet. kesin bilgi. az evvel diyorum bir boncukçuda buna şahit oldum bir kez daha. evet..
.
260 - diziler, dizilerimiz : içinde gerilim, gizem az biraz polisiye yoksa o diziye dizi demeyenlerdenim. ne yapalım doktor bizim yoğurt yiyişimiz de böyle. birisi dürtmeden farklı güzellikteki dizileri keşfedemiyorum o yüzden. komedi drammış. friendsmiş, shameless'mış, the officemiş falan hepsine davulun sesi muamelesi yaptım ama dinlemedim. izlemedim. sonra işte bir gün çok sevdiğim bir arkadaşım böyle bir şey var dedi. loudermilk'miş dizinin adı.  başladım. bırakamıyorum. her akşam bir iki bölüm. usul usul izliyorum. ismini bilmediğim tanıdık bir yüz olan başrol oyuncusunun çok iyi oynadığı. yan karakterlerin ona müthiş bir uyumla eşlik ettiği komedi dram dizisi özetle. yaklaşık otuz dakikalık bölümleri ve dozunda esprileriyle yormuyor insanı. akıyor akıyor billur tuz gibi. 
.
diğer dizi kendi imkanlarımla bulduğum öncesinde yorumlarına bakıp çark ettiğim sonra dizisizlikte şans verdiğim bilimkurgu netflix dizisi; 3 body problem.. sanal oyunları uzattıkça önceleri sıkıldım ama sonra sonra rayına oturdu az kaldı. bitmek üzere..
.
son olarak ispanyol polisiye-bilimkurgusu : reina roja. gerilim, gizem, mizah. her şey var. ispanyolların böyle esprili bir polisiye çıkaracağına ihtimal vermezdim. akıl oyunları, biribirine iki zıt karakterin çatışması, uyumu vs. ince ince işlenmiş.  bir çırpıda bitti.. yeni sezonu gelse de izlesek..
.
261 - rota yeniden oluşturuldu : dünya dönüyor sevgilim. hem çok hızlı. ve kendimi bildim bileli. benim etrafımda dönmediğini anladığımda çok genç değildim. ama yaşlı da sayılmazdım. benim çok uzağında döndüğünü anladığımda ise çok geçti. elbette bu dünyanın suçu değildi. sadece ben yanlış konumlanmıştım. şimdi işte hiç bir navigasyon beni doğru konuma götüremiyor. 
zira tuhaf zamanlardan geçiyorum. ya da zaman benim içimden geçiyor. öyle bir çağ ki; uykusuz bırakan, her gece tilkileri dolaşmaya çıkartan. yoksa biliyorum kuyrukları çok fena dolaşacak. öyle bir denge hali. ya da dengesizlik. kaç gün oldu saymadım. yahut hafta mı ay mı bilemiyorum. ama insanız. rahat da rahatsızlık da batıyor. hele ki bünye huzursuzluk şifasını kapmışsa. beri tarafta çektiğin sıkıntıdan kurtulmak için bambaşka sıkıntılarla öte tarafa gitmeye çalışıyorsun. ama ve lakin; beriden öteye giderken çektiğin sıkıntılar bir ömre bedel oluyor. çünkü hiçbir matematik hesabı net olarak ölçemiyor. standart sapmaları, getirileri ve götürüleri. dinlediğin şarkılar, izlediğim filmler, okuduğun kitaplar ilaç olmuyor. derinlerde kanayan, hiç iyileşmeyecek bir yara var sanki. sen yüzeydeki hastalıklarla boğuşurken o içten içe kanıyor. kanıyor..
.
262 - maslow'a bir, ihtiyaç listesine iki : oysa hayat denen bu yolda sevgilim; 
sadece güneşe ve kelimelere ihtiyaç var.
bir de çaya. 
bunda hem fikir miyiz?
hemfikiriz.
o halde başlayalım. ..
..
.