hem “sizin yerinizde olmak isteyen binlerce… “
yok bu cümlenin sonunu getirmeyeceğim. çünkü ve biliyorum ki; sadece suretler değişecek. belki ilk zamanların heyecanıyla yerinize gelenler idealist davranacak. ama çok kısa sürede üzüm üzüme bakarak kararacak. aynı bokum laciverdi olacak. nemrutluk ve meymenetsizlik tüm kamu ve özel kurumlara sirayet edecek. bildiğin kısırdöngü. sonra işte; birileri benim gibi dert yanacak. ulan diyecek şu devlette iş yaptırmak ne zor. almanyada amerika’da olsa böyle mi olurdu diyecek de diyecek..
ben de dedim..
dün artık çıldırma noktasına getirdiler çünkü. telefonda bir arkadaşla dertleşirken “bu yaştan sonra beni gurbetçi yapacaklar. amerika’ya, almanya’ya gitmeme vesile olacaklar. vallahi yaşanmaz oldu artık” diye böğürdüm semt parkında. tabi bütün gözlerin bana çevrildiğini hissettim o an. döndüm baktım herkes bana bakıyor. herkes dediğim; parkın demirbaşı kuşlar, kediler ve köpekler. hava soğuk olduğu için insan namına kimse yoktu. onlar da kınadılar beni bakışlarıyla. ama ben yılmadım. hayaller kurdum. hayatımın geri kalanı için haritadan ülke bakmaya başladım. amerikalı dostlarımın anlatımıyla orada düzen, intizam on numaraymış. tam bana göreymiş. ama işte, amerika hem çok uzak. hem kunta kinte’den beri gıcığım adamlara. ikinci sırada alman dostlarımın böyle saygı sevgi dirlik ve birlik görmedik. işlerin saat gibi dakik işlediği başka bir ülke bulamazsın demişlerdi. almanlar futbolda kazanıp aşkta kaybederlerdi. birayı da çok içerlerdi. kural işini abartıp bokunu çıkardıklarını fabrikaya gelen teknik ekiplerinden biliyordum. hala akdeniz kanı taşıyan damarlarım ve akrep özgürlüğüm bu kadar düzene, sıkı disipline dayanamaz patlardı. ondan da feragat ettim.
bu iki ülke zaten ekonomisi, insan hakkı, sosyal devlet ıvır zıvırlığıyla otomatik sunulan seçimlerdi.
ben gönül adamıydım zaten. gönlümse kuzeyden yanaydı. finlandiya idi kalbimdeki masal ülkesi. ikibin dokuzlarda finlandiya’da yaşamış bir öğretmen abimiz öyle bir anlattı ki medeniyeti. tertibi ve düzeni. oracıkta adımı mika hakkinen yapasım, finlandiya vatandaşı olasım geldi. zaten aki kaurismaki abimiz de oralı. sonra kuzey ışıkları falan derken iyi olurdu. ama ve lakin; şimdi putin var. nato üyeliği konusu var. işler karışık helsinki’de. sakinlik ararken bir daha askere falan alırlar. neme lazım vazgeçtim.
o vakit hep hayalim. gündüz düşlerim irlanda niye olmasındı. galler’de yaşayan arkadaşım. bro mutlaka görmelisin buraları diye ağzımı da sulandırıyor herze. lakin hep yeşil, hep yağmur. hep karanlıkla zaten melankolik ruhum iyice kayahan’a bağlar diye bu seçeneği de eledim.
göYnümün asıl birincisi, dillerindeki akustiğe hayran olduğum, futbol tribünlerinden inmek istemediğim italya’ya çevirdim yönümü. hem yakın. hem sıcak. hem akdeniz. hem şarkı söyler gibi konuşan adam ve kadınlar. düşünsene oğlummmm?
düşündüm. abi düzenden, işten, ahlaktan bahsedip karmaşadan kaçarken ab’nin en kaos ülkesine mi gideceksin.? geçmişte ab ülkele vatandaşlarının araba park etmelerini gösteren bir animasyon vardı hani. italyanlar ne kadar bize benziyordu??
o vakit, akdeniz, sıcaklık, real madrid, picasso, ibiza, flamenko olleyy. ispanya niçin olmasındı?
olmazdı çünkü, almanların katı kuralcılığı nasıl hayat bezdirirse ispanyolların aşırı rahatlığı da bozardı beni. türkiye’den hallice olur gibime geliyor. gece on’da on buçukta akşam yemeği mi olur lan! ya öğle siestalarına ne demeli? düşünsene acil bir işin var. zaten doğuştan sabırsızsın, yedi buçuk aylıksın. saat birde gittin idareye. evrak işi yapacaksın. görevli olmaz diyor. carlos bey siestada şimdi. zaten 15 dakika sonra benim siesta başlıyor. sen şimdi git, 16:00 da gel derse. kesin cinayetten hapse girerim yaban illerde.
e o zaman ne yapacağız müdür?
ferrarini, yatağını, yorganını satıp güneye, ya da kuzey ege’ye yerleşeceksin. hayalse bu da hayal yıllardır kurduğun. şehirden uzakta, ormanın içinde. denizin kenarında küçük yer alıp kulübende inzivaya çekileceksin. çiçek böcek domates salatalık. tavuk, yumurta. turşu derken maden şirketleri arazini talan etmeye, doğayı katletmeye gelene kadar yaşayıp gideceksin. kapiş?
.