yüz yıllık bir savaşı kaybetmiş gibi yorgun, bitkin ve moralsizim. ama asla pişman değilim ibrahim. giderken sevgili annem, tıpkı babam ve oğlumun meşum sahnesindeki gibi durmaya kalktı önümde bir kaç kez. yıllar evvel babamı dinlemediğim gibi onu da dinlemedim. beni düşündüğünü düşünüyordu. ama beni benden iyi kimse bilmiyordu. seneler önce babamın haklı çıktığı gibi annem de haklı çıktı. üzüldüm. yoruldum. kırıldım ama pişman olmadım. küçük bir ihtimalin peşinden gittim. o kadar da değillerdir dedim. kalpleri kurumamıştır dedim. az da olsa insanlık kırıntıları kalmıştır dedim. onları da kendim gibi bildim. kendilerine yapılmasını istemedikleri şeyi başkasına yapmazlar dedim. ahali abartıyordur dedim. dedim de dedim. lakin ahali ilk kez oy birliğiyle haklı çıktı. şimdi işte, sabahın ayazında tüm iyi niyetlerimi yargılamadan bir bir asıyorum sevgili ibrahim. ama dedim ya pişman değilim. sadece yorgunum. biraz mağlup. biraz da üzgün. hepsi bu. gitmeseydim şayet “düşman kılıçları” yerine kendi bıçağımla lime lime edecektim kendi ruhumu. çünkü, ikinci ve üçüncü elden dinlediklerimle değil bizzat yaşayarak, görerek öğrenen bir bünyem vardı. gitmeseydim diyorum şayet; dördüncü derece akrabalarımın birinci derece şerefsiz olduklarını öğrenemeyecektim. yüzüme güldükleri her seferden sonra döndüğüm sırtımdan nasıl hançerlediklerini bilmeyecektim. yıllardır olduğu gibi yine kendi fanusumda çok iyi akrabalarımın olduğu aldanışıyla yaşamaya devam edecektim. eğer gitmeseydim diyorum sevgili ibrahim; kendime ihanet edecektim. gittim. üzüldüm. yoruldum. örselendim. ama ağır bir bedel karşılığı olsa da gerçeği öğrendim. annemin; “ben sana dedim oğlum” cümlesiyle yüzleştim. tek akrabamın annem ve kardeşlerim olduğunu gördüm. bunun için allah’a şükrettim. diğerlerinin şerrinden yine allah’a sığındım. gece 03:00’te yoldan döndüm. sabah 07:00’de işe geldim. çünkü hayat devam ediyor ibrahim. hayat devam ediyor…
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...
eternal sunshine of the spotless mind (2004)
-
mevsim kış. önümüz yılbaşı. onun ardı sevgililer günü malum. netflix mi çok
inceci, yoksa ben mi çok komplo teoriciyim? bilemedim. elimi dokunduğum
yerde y...