seyir defteri - 5 - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

seyir defteri - 5

vapur


@ onca yıl sonra cenk erdemle hala hemfikirim. hayat tuhaf.. arabulucular falan.

@ insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyor. bazen insan bir kibrit çöpü kadar uzak kalıyor “dünyayı yakmaya.” ama kim için, ne için değer mi diyen iç sesimiz var iyi ki..

@ spotify yeni çıkanları açtım. çayımı söyledim. meşhur tostçumuzda arkadaşlarımı beklemeye başladım. yaşar adını gördüm ekranda. ilk kez duyduğum dönemem isimli şarkıyı yeni yapmış herhalde derken ibrahim erkal’ı gördüm yaşar adının yanında rahmetli. meğer eskiymiş şarkı. yaşar, bir hürmet projesinde okumuş. ciğerden de okumuş hani. ama ve lakin o sondaki beddua olmayaymış. iyiymiş. yaşar ama büyük yorumcu. 

@ şu son bir hafta çok netameliydi. ama sonu umduğundan iyi bitti. demek ki enseyi karartmayıp çalışınca ve tevekkül edince oluyormuş. bu burada bir dursun..

@ bazen hayat istediğini vermez sana. sen istediğin kadar tepin. dövün. ağla sızla. 
meşhur bir söz vardı hani? 
olacak olan olur. olacak olan olmuştur.
ezcümle; her şeyi kontrol edemezsin. varsa alabileceğin tedbiri alırsın. beklersin. beklerken ama hayatın güzelliklerini ıskalama. endişe ve kaygı kuşlarına yem olma. bu da bir kenarda dursun kendime notlar babında.

@ metroda aynı çıkışa yürüyen iki ayrı merdiven. biri sağda öteki solda. ortada ben. sanki köşeyi dönsem ölüm. düz gitsem hayat dilemması. sağdaki merdivenleri kalabalık gördüm. bomboş olan soldakinden üst kata çıktım. lakin turnike katına çıkan yürüyen merdivenler yürümüyordu. başında 3 adam tamir etmeye çalışıyordu. otomatik zihnim hemen iki dakika evvelki seçimime götürdü beni. hayattaki şansım dedim. şimdi işte hayat diyorum; seksen sekiz basamak borçlu bana..

@ bizim bilader bir ara film perhizine girdi. adamı durduramıyorduk. dayanamadı zaten bir hafta olmadan bozdu perhizi. onun aksine ben de istikrar yakalamıyorum bu film işlerinde. bir ara haftada en az üç film şeklinde iyi gidiyordum. ama şimdi on beş gün oldu bir filmim bile yok. kedim zaten yok. annem bana küs. ben istanbul’a kızgın böyle giderken payback diye ingiliz polisiyesi buldum. ozark’dan hallice. altı bölüm. tempolu. mis gibi. hesap kitap işleri. 6 günde bitti.  bodies’de bitmek üzere. almanların dark dizisi tadında gidiyor. ama film işleri. biraz cesaret biraz karbonat istiyor hala..

@ abi dedi bu son gelişmeden sonra emeklilikteki şu küçük kasaba hayalini de bir kaç yıl erteleyeceksin o zaman? 
bir yarısı içilmiş çayıma bir de samet’in gözlerine baktım. yüzyılın lafını söyleyecekmiş gibi derin bir iç çektim. sorusuna soruyla cevap verdim!
- en azından ve hala bir hayalimiz var be sametim. ya o da olmasaydı. ya olmasaydı?

@ biraz mecburiyetten biraz meraktan bir hafta bu avukatlık işleriyle haşır neşir olup kanunlar, fıkralar araştırmalar yapıp hoşuma gidince bugün avukat hanıma da dediğim gibi keşke iktisat değil de hukuk mu okusaydım acaba daha mı mutlu olurduk sadık? bilemedim şimdi.

@ bazen olur öyle. bayım. çok özlersin. ama anlatamaz. yazamazsın. kelimeler kifayetsiz kalır. bir sen bilirsin. içinde biriktirirsin. bazen diyorum olur öyle.

.