34. mektup üzerine - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

34. mektup üzerine

papatyalar


biliyorum.
tuhaf demek biraz tuhaf olacak.
ama şu anki hislerimi başkaca nasıl anlatacağımı bilemedim sevgili emma.
ha! anlatmak zorunda mıyım?
onu da bilmiyorum. lakin bu sıcak. bu nem. bu ağustos diyorum. en fenası da bu sıkışmışlık hissi. insana 'hayatta olmaz' dediği şeyleri yaptırıyor bazen hayatta. çünkü ve yine puslar ardında, yüzünü göstermeyen çınarcık anakarasından günün oldukça nemli ve netameli geçeceği anlaşılıyor. 
bu sabah işte; mahalle ölüm ve pazar uykusundayken ben balkonda oturmuş bir parça kuru rüzgar duası ediyordum. ertesi günün mesai başlangıç zamanı olduğu, sıkıcı pazar sabahları geldi aklıma. şimdi yine aynı sabahtaydım. ertesi gün işe gitmem gerekmiyordu. ama boğucu bir sıkıntı hali vardı. yapacak daha iyi bir işim yoktu. eski yazılarımı okumaya başladım. 
elim 34.mektuba dokundu. o günleri özledim. covide, her şeye rağmen ufak da olsa umudun olduğu, romantizm soslu melankoliye boyalı yazıların yazıldığı, dilek ve temennilerin havada uçuştuğu, dil (kalem) inkar etse de kalbin umut ettiği ilk yaz günlerine haset ettim. sonra taslaktaki x ve y başlıklı yarım kalmış yazılarımı bir kez daha okudum. yine beğenmedim. bir aydır yıkanmayan balkonumla yüzleştim. onu da öylece bıraktım. akabinde bir gaye su şarkısı mırıldandım. şiir okur gibi böyle. sonra tuttum, bu ağır melankolik şiirin şarkısını açtım. 
hem şiir dedim de aklıma geldi.
ben şiir yazamıyorum sevgili emma. çok denedim, çok düşündüm üzerine. çok çalıştım. bazen olmayınca olmuyor işte. yoksa seni sevmediğimden değil. belki sevmeyi beceremediğimden. belki zor sevdiğimden. ama ikimiz de biliyoruz ki; şiir mühim bu yaşamak ağrısında. bir tutam su. bir yudum nefestir şiir. hem biliyorsun ki; herkes şiir yazamaz. herkes de yazmasın zaten. ama yazanları da takdir edelim. mesela birhan keskin’in keşke ben yazsaydım dediğim şu iki dizesinin altını çizerek ve gerekirse sesli okuyarak dillendirelim.

“dünya ısındıkça daha hızlı dönüyor
ya sen de olmasaydın dedim bir yerde.”

ya sen de..

evet böyle. sevgili emma.