beşi bir yerde - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

beşi bir yerde




okunmamış onca kitap varken yeninin öldüren ve vahşi cazibesine kapıldım. tatilde okumak için altı kitap aldım. ama beşini yanımda getirdim. birini ardımda bıraktım. o kitap; yusuf atılgan. canistan. hani yarım kalmış roman.(oysa okuyanlar hiç de yarım kalmış gibi değil diyor) kaldı ki en sevdiğim üç yazardan biridir yusuf atılgan. çantamda yer kalmadığı için hem nasılsa hepsini bitiremeyeceğim zannıyla bir kitapla yol gitmeyecektik. sanki romanı bitiremediği için cezalandırmış gibi oldum. lakin yılların yusuf abisini şimdi kumsalda, plajda okumak. ne bileyim? ağır abimizdi yusuf abi. hakkıyla okunmalıydı. evde bıraktım.
nasılsa hepsi bitmeyecek mantığından hareketle aklıma bir şey geldi. her kitaptan bir bölüm okuyacaktım. sırayla. döne döne.. çok tercih ettiğim bir yöntem değildi aynı anda birden çok kitap. nadiren, o da en fazla iki üç kitap. ama onlar da bitmiyordu… şimdi işte beşini bir yerde okumaya başladım..
.
mario benedetti / mola: parşömen edebiyatta onur çalı bahsetmişti. ilgimi çekti. aldım. iyi ki almışım dedim. günlük şeklinde ilerleyen romanın sekiz on günlüğünü seri şekilde okudum. ara verdim. o da bana ara verdi. bir oturuşta okunmalı taze emekli martin’in  hikayesi.

deniz poyraz / emine’nin yanında konuşulmayacak şeyler: galiba 1000 kitapta gördüm. ya da amazon diğer kitapları alırken önerdi. ilk hikayesini okudum. fena halde emrah serbes kokuyordu. baktım, editörü levent cantekmiş. normal. çünkü serbes’in editörü de cantekti. 
.
mustafa çiftçi / adem’in kekliği ve chopin: bozkırda altmışaltı’yı ve mustafa çiftçi’yi çok sevince hemen diğer kitaplarına baktım. chopin’i aldım. kitabın ismiyle aynı olan ilk hikayeyi okudum. çiftçi bozkırda altmışaltı’nın giriş hikayesi handan yeşili’nde olduğu gibi burada da platonik bir aşkı ve kavuşamama hikayesini anlatıyor. yine hüzünlü. yine güldürükçü ve samimi tarzıyla. bu kitabı da seveceğim, belli..
.
halil yörükoğlu / keşke yüzüme baksanız: ilk kez okuduğum yazarı ve kitabını yine parşömen edebiyatta görüp aldım. ilk hikayesi; burçak da beni sevmiyor. aşk acısı çeken bir adamın kısa öyküsü. zaman zaman güzel betimlemeleri olsa da gereksiz ve zorlama cümle güzellemeleri de mevcut. bir de her şey jet hızıyla olup bitiyor. yazarken acelesi varmış gibi sanki. net karar vermek için ikinci hikayeyi de okudum. annem hala 47 kilo. daha oturaklıydı. ilerleyen öykülerden iyi bir şey çıkacak gibi..
..
makbule aras eivazi / sonun bacakları: füruğ ferruhzad’ı anlatan başa dönemeyiz’deki yalın ama kıvrak dilini sevmiştim. şimdi bu kitabın üç sayfalık ilk hikayesinde kısa cümleler, kelimelerin ardında ağır hüzün var. eivazi bundan sonra takipçisi olacağım bir yazar, belli. çok belli.
.