bazı şeyler:195 - 199 inka’ların gücü adına - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bazı şeyler:195 - 199 inka’ların gücü adına



195 - fırıncı küreği: şu meşhur atasözü nasıldı sevgili ibrahim?
içinizden ya da dışınızdan bir şey dilerken ne istediğinize dikkat edin. 
adamlar haklıymış!
yalan yok şimdi; yıllardır ülkenin deniz gören bütün kıyılarında çekecek başka hiç bir şey yokmuş gibi fırıncı küreğinden hallice ayaklarını önce facebook duvarında sonra dijital devrim gelişip değiştikçe instagram ve bilimum mecralarda sergileyenlere acayip tilt olurdum. ama bir yandan da merak ederdim nasıl oluyor da oluyor diye. mahalle baskısından çekinmesem şekerpancarı tarlamızda yalınayak başıkabak çekindiğim fotoğrafları ben de koymak isterdim. ama ukde kaldı içimde yıllardır. 
neyse. uzatmayalım bursa illerinde tarla yapan gezinirken ayağı kökünden burktuk. topal eşek gibi dolanıyorum iki gündür. daha çok uzmanların dinleyip dinlendiriyorum. fakat aksi gibi hava da nasıl güzel. madem ben gidemiyorum. güzel hava bana gelsin dedim. müziği ayarladım. çayı demledim. şemsiyeyi kurdum. adalar’ın ardındaki sise hapsolmuş bursa illerine nanik yaptım. ama ben en çok yaptığım çayı beğendim.. bir de yılların ukdesi benim sol ayağımı!
.
.
196- diziler, dizilerimiz : son bir bir buçuk aydır kitapları ve sinemayı iyice boşladım. niye böyle bilmiyorum. ama dizilerle ve çayla yaşıyorum adeta. ve çok beğendiğim çok acayip diziler izledim. izliyorum.

undoing mesela. blu tv dizisi. konuya bakmadan oyunculara bakıp girdim içeri zaten. hug grant abi ve nichol kidman abla diziyi alıp uçuruyorlar. senaryoya da bir acayip. tahmin üzerine tahmin yaptırıyor son ana kadar hep ters köşe oluyorsunuz. a plus dizi olmuş yani.
.
bozkır : bir başka blu tv dizisi. doğrusu hep bir merak içind izlesem de birinci sezonu çok sevemedim. hatta ortalarında bir yerde masum'un çok küfürlüsünü yapmışlar bile dedim. hatta hatta rezervuar köpeklerini andıran final sahnesinde uyuduğumu itiraf etmeliyim. amma ve lakin; 2.sezon için notum tam. sanki senaryo ve oyunculuklar daha oturmuş gibiydi ve benden tam puanı aldı. duyduğuma göre 3.sezonu da çekilecekmiş. sezon sayısı arttıkça kalitenin düştüğüne şahit olduğumuz pek çok dizinin aksine 3.sezonun ilk ikisinden daha iyi olacağına dair bir inancım var.
.
love & death : yorumcuların güzelliğine taptığı ayılıp bayıldığı benim içinse sıradan bir güzellik olan elizabeth olsen'ın oyunculuğu ile sürüklediği ilginç bir gerçek hikaye uyarlaması. candy isimli eski uyarlamasını methetseler de ağır ilerlese de ilk 4 bölüm itibariyle bu versiyonunu da beğendim. usul usul izliyorum. hem söylesene ibrahim niye buradasın, niye buradayız (dünya) ?
.
rabbit hole : 24 dizisinin jack bauer abisi burada da başrolde. bir aksiyon bir aksiyon. ama yalnızca aksiyon değil. dünyanın dört bir yanında operasyonların, manipülasyonların nasıl yapıldığına dair açık ve net örnekler sunuyor. günümüzde ve hala belki de şu saatlerde bilhassa seçimler nedeniyle ülkemizde yapılanlarla kıyaslayınca demek ki böyle oluyormuş diyebileceğiz kafa açıcı bir acayip dizi.
.
.
197 - seçim sath-ı maili: tam bir "koyunlar can, kasaplar et derdinde"  vakıası yaşıyoruz.  iki "işe yaramaz" kutuba mecbur edildiğimize mi yanalım yoksa yazık edilen günlere mi bilemiyorum?
elbette ki pazar günü ehvenişer oyumu kullanacağım. ama bu gönlümdeki ve içime sinen bir tercih olmayacak. geçmişten bugüne süregelen ahval ve şeraite bakınca hiç bir vakit de olmayacak. artık bu durumdan da kim utanır bilmem! 
.
198 - üç - beş nöbeti : dün gece bizim sokak boyalı basının üçüncü sayfası gibiydi. her türlü gürültü, aksiyon ve kalabalık mevcuttu. üç ile beş arasında ekip arabaları. sarhoş naraları. sivil ve resmi kalabalıklar aşağıda ne halt ettiler bilmiyorum ama yukarıda benim uykumu piç ettiler. iki saat durduklarına göre adi bir vaka değil herhalde diye düşündüm. apartman girişine terk edilmiş görünen bok rengi bir arabanın ekseninde gelişti tüm olaylar ve o arabanın bagaj kapısı dahil tüm kapıları en az üç kez açılıp kapatıldı güm güm diye. bu kadar saat beklediklerine göre kesin biri öldü bir cinayet vakası var ve savcı bekleniyor diye düşündü hollywood aklım. lakin bok rengi araba dahil tüm araçlar sabah ezanından üç beş dakika önce tek tek ayrıldılar olay mahallinden olan benim uykuma oldu. ne savcı geldi ne olay yeri inceleme. oklu, mızraklı bir savaşın ortasında saat06:40 da yeniden uyandım sonra. otomatik vitesin neden ihtiyaç olduğunu daha iyi anlayarak, 66 kuruşluk daha zamlı motorinden alarak vites değiştirmemeye özen göstererek işe gittim usul usul. gece ne oldu hiç bir fikrim yok. ama hiç bir şey olmasa bile bir şey oldu mutlaka..
.
199 - gül döktüm yollarına : itiraf edeyim. işbu yazının ekseri çoğunluğu dün yazıldı. ama yan balkona konuşlanmış, rakip blogger ve yandaşlarının dikenli gül yağmuruna tutması sonucu yara bere içinde kalan ellerim yüzünden yayınlayamadım! doğrusu o hız ve hınçla yayınlardım da gergin ortamı germemek için bugünü bekledim. hani mevzu da mevzu olsa. ne incirin ne de kuru üzümün çekirdeğini doldurmaz.
neymiş?
aynı anda karşılıklı iki blogger yan yana balkonda blog yazamazmış. hem o buraların eskisiymiş, hakimiymiş. apartman yöneticisini, muhtarı, belediye başkanını, valiyi hep tanırmış. o lütfederse ben balkonda yazabilirmişim. ondan izin almalı ve onun gösterdiği yer ve zamanda yazmalıymışım. hele o balkonda olduğunda ben ortalıkta gözükmemeliymişim. üstelik onun dediğini yapmazsam bir dahaki sefer kızgın yağlar dökermiş. laf..
 boyun eğmedim tabi. kızın şarkı söylediği mikrofonu alarak hemen apartman bahçesine indim. çardağın altındaki kuşkonmaz belediyesi bankının üstüne çıkarak beni destekleyen 1,2,3,5,8,13,21,34 ve 55 numaralı dairelerin "mithad'a uzanan eller kırılsın" sloganları eşliğinde kısa ama anlamlı bir konuşma yaptım. güle sarılmış bu dikenler dedim bana değil huzurumuza atıldı. dikenlerin çizip kanattığı ellerdeki bu izler kapanır ama kalp yaraları kapanmaz dedim. bir mithad gider bin mithad gelir dediğim an. ikinci kat balkonunda yan komşumu zor zapt eden yöneticimiz fahrettin hicabi beyle göz göz geldim. gözleri yeter artık yeter diyordu. konuşma öncesi sıvadığım gömleğimin kollarını bileklerimde yeniden düğmeleyip apartman sakinlerini selamlayıp banktan aşağı indim.
inanır mısınız, apartmanımızla aynı adı taşıyan huzur apartman tv de canlı yayınlanan bu kısa konuşma reklam üstüne reklam almış. çilingir şahap on altı kez reklamını girdirerek rekor kırmış. şahap'ın ardından on bir reklamla kuaför ekrem. ilçenin en ucuz soğanını sattığını iddia eden manav kerem ise sekiz reklam vermiş. ayrıca kuşkonmaz times kapak yapmış konuşmayı. laf aramızda gelecek seneki seçimlerde kuşkonmaz belediyesi başkanlığının en güçlü adayı olduğumu yazmış. ben basının yalancısıyım!
.