yıllardır hep ona baktım. sanki bir şey olacakmış gibi. sanki bütün sorularıma cevap bulacakmış gibi. sanki huzursuzluğun onunla sona erecekmiş gibi. hep ona. burgaz'ın iki yüksek bina arasından görünen burnuna baktım. bazen de ardında hayalet gibi duran çınarcık'a. denizin parlak mavisine bazen. hiç bıkmadım. usanmadım. bütün güneşli günlerde diyorum hep güneye baktım. şimdi işte balkonda ve yine güneşte şanzelize düğün salonu'nu okurken ama kafam başka başka yerlerdeyken gözüme takıldı. burgaz'ın burnu. ardında mungan'ın ölü bir yılanı gibi uzanan çınarcık yükseltisi. maviden çok beyaza çalan denizin parlaklığı. içimde bir yerlerde düğümlenen eksikliği bulmama yardımcı olmuyorlar yine.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...