bugün geyikli geceyi çok farklı okudum
ben yazmış, ben yaşamış ve uzanıp ben öpmüşüm gibi kendi yanaklarımdan
gece yıldızsız, dünya ölüm uykusundayken bir ben ayaktaydım sanki
bir de yapış yapış İstanbul rutubeti
bu sabah diyorum çok değişik gördüm geyikli geceyi
saat beşi çeyrek geçe
kafamda muhbir şarkısı dönerken bir cümle geçti aklımdan ve
burgaz'a dönüp dedim ki;
"yolunu bulmaya çalışıyor
uzakta bir gemi
sisler içinde
tıpkı hayatım gibi"
burgaz cümleme burun kıvırdı, doğrusu ben de çok beğenmedim
gerisin geri yattım
dün sabah da aynısı olmuştu
üstelik aynı saatte
önceki sabah da
kimseye söylemedim ama
içimde bir boz ayı var sevgilim
bir boz ayı içimde tahliye koridoru açmak için çırpınıyor günlerdir
o huysuzlandıkça ben daha çok yazıyorum
ve yazdıkça acıların azalacağına dair inancım daha çok örseleniyor
içimde çünkü dinmeyen bir sıkıntı kaç zamandır
bir hasretlik türküsü gibi uzun
çok uzun bir gönül darlığı
kimseye söyleyemediğim
çekmecemde henüz açılmamış cümlelerim
adı konulmamış hüzünlerim
ve bir de yakılmamış sigaram var
sadece bir kişinin görmesini istediğim
daha benim bile okumadığım
içinden deniz geçen betimlemeler sonra
biraz özlem, biraz keder, biraz hüzün
çokça umut kokan sonunda
ama ve oysa aslanlarla eşeklerin isyanını
kükremek ve anırmak diye ayırdıklarında anlamıştım
bu dünyada adalet olmadığını
çok sevmenin ve edebiyatın asla karın doyurmadığını
kimseye söylemedim ama
ezberimde tek bir şiir bile yok benim sevgilim
zira hangi şiirin kaçıncı satırını okumak gerektiğini bilmiyorum sen aklıma düşünce
ama onlarca şiir var çok sevdiğim
isim isim, şair şair sayabileceğim
kelime kelime, şehir şehir yazacağım
bu sabah diyorum; geyikli gece'ye uyandım
seni özledim
ama hiç kimselere söylemedim
.
" turgut uyar - geyikli gece
.
.