hastane kafeteryasının tomurcuk kokulu çayı. yanında yağlı sade poğaçası. geceden beri dinmeyen bir istanbul yağmuru. üşüten şubat soğuğu. hep aynı şarkıyı dinlemekteki ısrarcılığım. büzüşen parmak uçlarım. yine yeniden defalarca tirmisi ve kervan dinleyişlerim. hep kervan dinlemelerim. akabinde dinmeyen özlemler. çözülemeyen çaresizlikler. cilalı parkelerde kuş ve ağaç siluetleri. çizgilere basmadan yürüme takıntım. kafeterya yuvarlağında doktor-hasta molaları. havaya asılan şekilli sigara dumanları. sonra, yağmurun ritim tutturduğu eternit sesleri. her balkan şarkısında seni hatırlamalarım. zorlu ve zorunlu bekleyişlerim. ne vakit içildiği bilinmeyen ikinci ve üçüncü çaylarım. doğu ekspresinde unutulmuş hayallerim. bembeyaz önlükler. şiddetinden ve sesinden taviz vermeyen yağmur damlaları. sessiz kalabalıklar. gürültülü yalnızlıklar. adıma hazırlanmış banka kredi bildirimleri. anlamsızlıklar. u-mutsuzluklar. susmayan iş telefonları. cevapsız sorular. niye böyle oldular? doktor- hemşire konuşmaları. “
gece var ya boşandı yağmur, gök delindi sanki.” “camlar takır takır.” kar bekleniyor. kar bekleniyor.” günlük telaşlar. küçük kaygılar. şuh kahkahalar. 3600 ek gösterge sorunları. kantinin sürgülü kapısının sürülmesi. sıcaklığın yer değiştirmesi. hüznümüzün baki kalması. şu doktordan bir sigara istesem mi ikilemi. vaktin hiç geçmemesi. çıldırtan kornalar. boşların toplanması. ne başkası ne de kendim olamayışlarım. sürtünen sandalye sesleri. özensiz silinen masalar. mazide ve satır aralarında kayboluşlarım. yağmurun istikrarı. huzursuz bacaklarım. tıpkı bana benzeyen işbu yazının akıbeti. tıpkı sana benzeyen kimsesizliğim..
.
ali haydar tirmisi - kervan