31- akça - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

31- akça





radyoda anlamını bilmediğim, sözlerini aklımda tutamadığım bir şarkı çalıyor. oysa gözüm ve beynim köşedeki ağacın rüzgarda dans eden yapraklarını, bir sağa bir sola savrulan genç dallarını izliyor. kaç dakika oldu bilmiyorum. kendime geldiğimde hipnotize olmuş gibi ağaca baktığımı fark ettim. bana çok olur böyle. en çok da işten arabayla eve döndüğümde. radyom zaten hep açıktır. bazen işte, ne vakit eve geldiğimi, hangi yollardan, hangi ışıklardan nasıl geçtiğimi hatırlamam. irkilirim. 
şimdi o ağaca niye bu kadar derin bağlandım? ya da beni o ağaca ve yapraklarına iten dürtüm, geçmişim, bir travmam mı vardı? yahut şarkının melodisi veya şirkette bu sabah ilk kez duyduğum yeni bir parfüm kokusu mu buna sebep?
bilemiyorum.
bildiğim, eğer cırtlak yeşili ceketi olan kel adam, ağacın yanındaki metalik gri arabasının kapısını açmasaydı bir müddet daha ağacın yapraklarında kaybettiğim bir şeyi arayacaktım.
ama en çok babamı.
doksan üç yazında, köyevimizin bahçesindeki ağacı silkeleyip biraderle benim gerdiğimiz mavi örtüye düşürdüğü akça armutları özenle yıkayıp bize verdiği günü belki de.