eternal sunshine of the spotless mind (2004) - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

eternal sunshine of the spotless mind (2004)


mevsim değilse bile bu pazar ve bir hafta sonrası kış. sonra  kasım. nihayet aralık. yani önümüz yılbaşı. onun ardı sevgililer günü malum. netflix mi çok inceci, yoksa ben mi çok komplo teoriciyim?
bilemedim.
elimi dokunduğum yerde ya bir noel romantiği var. yahut arşivlerden gelen bir duygusallık. bir başkadır kasımda aşk! bir, bir mutlu sonlu amerikan rüyası mutlak.
bilemiyorum doktor. bilemiyorum. 
belki de iğneyi çuvaldızı unutup algıda seçici olan benimdir. 
ama bildiğim; bu pazar. öğlen on iki gibi. ekim iyice kışa çalarken.
ve ömrüm bir kez daha ekimden geçerken bir film izlemek istedim.
kim bilir belki de hayatım değişirdi?

işbu sebep; hayatımın filmini ararken netflix'in gündemdekileri pat diye sil baştan'ı önüme yuvarladı.
hani blogların yeni başlayıp filizlendiği dönemde vizyona giren, aynı blogların niagara gibi çağlayıp önü alınamaz biçimde arttığı yıllarda meydan larousse'den kaynak verir gibi ilgili ilgisiz her bloggerın en az bir yazıda atıfta bulunduğu, 2004 yapımı
eternal sunshine of the spotless mind.
tamam telaffuzuna ayrı hastaydım bu filmin. kendisine ayrı. keyt'e ayrı, cim keri'ye ayrı.
eyvallah!
ama ve lakin; gönlüm ilk bu filme kaymasına rağmen yalan yok şimdi.
 "
kutuma da bir bakayım acun bey" dedim.
hem neme lazım büyük ikramiye oradadır belki. kırmızı mı mavi mi, hamdi bey buna ne diyor? bir ulusun milenyum sonrasındaki hafızasında silinemez çentikler. var mıyım yok muyum? ben kimim candan hanım? derken lost'un doktor cek'inin oynadığı filmin afişini gördüm. '
lan bu kesin güzel filmdir' tiradıyla direk filme daldım. lakin şeytan ayrıntıda gizliydi. ses ayarını yaparken yanlışlıkla windows masaüstüne düştüm. netfiliksimden ısrarla aynı filmi isterken itörnıl sanşayn of dı spotlıs maynd bir kez daha düştü önüme.

'lan dedim oğlum mithad, bu bir işaret olmalı.'

koştum, balkonun kapısını açtım. işaret parmağıma tükürüp dışarı uzattım. hava oldukça kıştı. ve romantizm için tüm şartlar çok elverişliydi. filmi izlemeye karar verdim. ama önce balkonun kapısını kapattım. sonra bir kova çayımı alıp filmi açtım. lakin işaretler, anılar, çağrışımlar ekranımdan  lapa lapa yağıyordu. yahut benim küçük dünyamda böyle şeylere ihtiyacım vardı. ama önce şunu söylemeliyim ki; film hafızamdan tamamen silinmiş. ilk kez izliyor gibi merakla, heyecanla ve hatta ileride bakma ihtiyacı hissedeceğim notlar alarak izledim. 

adamım "cim keri" -ki truman show'a kadar hiç haz etmezdim sıfatından ve oyunculuğundan.- benim gibi işe gidip eve dönen, hiç ilginç hikayesi olmayan bir adammış. bazen kafasına estiğinde -yine benim gibi- hastayım yalanına yatarak işe gitmiyormuş. ama tesadüfüm, çağrışımım, sarı saçlım, kan kırmızı gözlerim bu değildi. geçmiş gün yine netflixte her akşam, terapi gibi en az bir bölüm, toplamda 5 sezon izlediğim dizi montauk diye bir kasabada geçiyordu. ve şu işe bakın ki itörnılsanşaynofdıspotlısmaynd'da da olaylar montauk'da başlıyordu ve yine orada bitiyordu. ve bu sabah büyük bir avemeye küçük bir alışverişe gitmeden kitaplığımda yan yatmış adeta üzgün, kırgın ve kızgın duran fakirkene'yi düzeltirken bir satır okumadan bırakmadım. altını çizdiğim satırlar şöyle haykırıyordu;

artık kış bize eski fotoğraflar gibi sevgilim.
rüzgar kuzeyden fena kuvvetinde

dünya bize eski zambaklar gibi çin
dünya bize çok acı sevgilim
.


kitabı kapadım. tezer özlü'ye yasladım. öyle çıkmıştım evden. rüzgar sahiden fena kuvvetindeydi. kış eski bir fotoğraf gibiydi. filmin işte bir sahnesinde bu satırlar düştü yine aklıma. buzun üstünde yatıp yıldızları izliyorlardı ya. odios’a bakıyorlardı hani. filmi durdurup fotoğrafını çektim bu anın. ilk izlediğimde de beynim çekmişti fotoğrafı. teknoloji şimdiki gibi gelişmemişti. neyse, peşinden birhan hanım'ın dizeleri geldi. yok tövbe! önce dizeler, sonra fotoğraf geldi. sonra da müthiş bir yazma isteği. hatta bugüne kadar hiç yapmadığım bir şey. yeni yılda yapılacaklar listesi yapmak falan. daha şimdiden evet. fıtratımda olmayan şeyler. ben böyle değildim!
galiba ve gerçekten yaşlanıyorum doktor.
yaşlanıyorum..
.
.
not: 21.12.2019 da belkisehrefilmgelir.blogspot.com da yayınlanmış bir yazı.