çarşı - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

çarşı




kadıköy çarşıdayım. iş bankası şubesinin karşısındaki bankta oturuyorum. hafızamla gelen geçen insanların fotoğrafını çekiyor, konuşmalarını kaydediyorum. çünkü beklemeye mecbur bırakıldım. ama keyfini çıkarmaya çalışıyorum. bakalım bugün kimler sevinçli, kimler üzgün oyunu oynuyorum. ağırlıkla neşeliyiz. çünkü arkadaşlarımız, kankamız, buddy’miz, sevgilimiz hep yanımızda. kol kolayız, el eleyiz. yalnızlarımız rıhtım boyunda. keyfi gıcır olanlarımız; dert ve tasalarını erteleyip enflansyon ve pandemi sıkıntısıyla birlikte arka planda çalıştırıyor. alemin keyfi yerinde yine maşallah modu sonuna kadar açık. ve bugünün rengi lacivert. ne yana baksam hep lacivert. yer de gök de lacivert. ekseriyet mutlu. şen kahkahalı. lakin benim gibi huzursuzları da atlamıyor, şıp diye algısında hemen seçiyor gönlüm ve gözüm. onlar için elimden bir şey gelmiyor. zaten merhemim olsa. yahut gizli güçlerim olsaydı.. belki diyorum bir şeyler yapılabilirdi... 



bazen başımı eğiyorum. telaşlı ama uyumlu adımları görüyorum. yorgunluğum aklıma geliyor. uyumsuzluğum. uykusuzluğum. bu kadar çok, bu kadar rengarenk adım nereye koşturuyor? nereden gelip nereye gidiyorlar? ama ne güzel gidiyorlar. üzerlerine sergi açılacak kadar renkli ve uyumlu. biraz telaşlı. biraz serkeş. ve ben sanki bodrum katından dünyaya bakıyorum. öyle bir film vardı sanki. evet evet kesin vardı. topuklu giyen kadınların, makosen ayakkabılı adamların bileklerine kadar en fazla diz kapağına kadar gören bir adamın filmi. adı aklıma gelmedi şimdi. konusu da. ama vardı öyle bir film. bulamadım. canım sıkıldı. konu ve kafam dağılsın diye az evvel yanıma oturan abiyi incelemeye başladım şimdi de. abinin ayna olmadan elleriyle saçlarını düzeltme iştahını kıskanıyorum. arada iki eliyle bacaklarını tutuyor, dizlerine bastırıyor. benim gibi romatizmal sıkıntıları olsa gerek. hava da yağıyor ya arada. sormak istiyorum. vazgeçiyorum. şimdi yine başını sıvazlıyor. ikimizin de maskesi full takılı. kotlarımız mavi. gözlüklerimiz siyah. bir an için 15-20 sene sonraki halimle yan yana oturuyoruz sandım. ama benim o kadar güzel saçlarım olmadı hiç bir vakit. sonra köşedeki kahvecideki yemyeşil gözleri ve sonradan sarı olmuş saçlarıyla güzel bir kadın dikkatimi celbediyor. hummalı bir biçimde karşısındaki esmere sevgilisi ile olan sorunlarını anlatıyor. bilmiyorum bana uzaktan öyle geldi. belki de işyerindeki sıkıntılarını anlatıyordur. satın almadaki zehrayı hiç sevmediğini bütün hareketlerinin kendisine battığını söylüyordur. siyah deri montlu sırtı bana dönük olan esmer kadın anlayışlı ve adaletli ama. sana öyle geliyordur canım, biraz rahat bırak sıkma kendini diyor. sağ avucunun içini, sarışının sol elinin üstüne koyuyor. sarışın hafif tebessüm edip gülümseyen yeşil gözleriyle teşekkür ediyor esmere. hesap ödemeden masadan kalkıyorlar. parasını peşin ödediler çünkü. ben de kalksam mı acaba diye düşünüyorum. yağmur yeniden yağacak gibi. iki elimi dizlerimin üzerine koyup ayağa kalkıyorum. iş bankası çarşı şubesine doğru son kez bakıyorum. camındaki aksimden üstümü başımı düzeltiyorum. sağ elimi başıma götürüp soldan sağa bir güzel sıvazlıyorum.
.