çok yoruyorlar. ferdi tayfur’a bağlayacak kadar hem. tahammül-üm kalmadı şu fani dünyada. o derece.
.
- şimdi yaklaşık bir aydır yıkamadığım balkondayım. ama aslında, sartre’nin bulantısı ile pessoa’nın huzursuzluğu arasında bir yerde yönümü arıyorum.
.
- sıkıntılı bir temmuz havası var bugün istanbul’da. sanki mayıstan ve nuri bilge ceylan’dan borç almış gibi.
.
- şu an sanki bir ejderhanın gözlerine sahibim. öyle ateş dolu, öyle yangın yeri, başta gözlerim. sonra tüm hücrelerim. ağrıyan eklemlerim. belki 2.doz aşı. belki dün klimanın ayarını fazla kaçırdım. ya da hissedilir derecede artan sıcaklar buna sebep. bilemiyorum. ama bildiğim ilaçtan daha güçlü iyileştiricilerin olduğu. bana bakıp gözlerinle gülümsemen gibi. yahut ve sadece yanımda öylece durman gibi.
.
- l’italiano yahut benim bildiğim adıyla ‘laşatemi kantare’. bu şarkıyı ne vakit duysam. lise bire giderim. yıl sonu etkinliğiydi sanırım. ilk kez, sınıf arkadaşım mehmet akif söylemişti. ondan duymuş, sevmiştim. aynı etkinlikte üst sınıftan bir kız arkadaşımız da sezen’den git şarkısını okumuş ve birinci olmuştu. mehmet akif dereceye girememişti ama benim nazarımda birinci oydu. o gün söylememiştim. bugün yazıyorum.
.
- kaç vakittir uyuyamıyorum. hani şöyle bıraksalar iki yüz yıl kadar uyurum. ama ve lakin sabahın altısına aboneyim kaç gündür. uykusuzluk. bardak bardak demli çaylar. yorgunluk. zihnen ve belki bedenen. ve daha bir sürü şey olabilir neden. ama artık tek gerçeğim sabahın altısı biyolojik uyanma saatim. martılarla birlikte elbet. sonra yedide kargalar. ve nihayet sekizde serçeler eşlik ediyor bize. fakat uyanmak ne çare. kalkamıyorum yerimden. kafka'nın böceği görse kıskanırdı yeminle. uyur uyanık önce sağa, sonra sola, sonra tekrar sağa ve sonra yine sola derken plastik mi kireç mi olduğunu bir türlü çözemediğim tavana yüz vermiyorum artık. kendi soğuk, rengi sıcak duvara yaslıyorum başımı. galiba şampanya diyorlar bu renge. ya da yavruağzı. belki de kehribar sarısıdır.
bilemiyorum?
ama odaya inat çok sıcak işte. arada şöyle bir dalıyorum.
neydi o tavşan uykusu mu? rem uykusu muydu yoksa?
neydi, neydi bir arada tutan şey ikimizi?
uzun sürmüyor nihayetinde. sayıların karmaşasıyla uyanıyorum. sayılar evet. 15. 9.19. 21. ya da 12. net değil. sıradan hayatım gibi flu. sayıları lotonun altılısına tamamlayamadığım için kızgınım. aynı anda belleğimde bir kızartma tadı. sabahın altısı. biber kızartması. bence de saçmalığın daniskası. hiç sevmem. ama işte ağzımda acımsı tadı. üstelik tek bir şarkı yok zihnimde. oysa her sabah mutlak bir şarkıyla uyanırdım. dün mesela ahmet kaya. önceki gün sezen. ve bir önceki gün yüksek sadakat. lakin bugün şarkı yok. hafif yağmur var. peki özlüyor muyum? hem de çok.
mutsuzum, hastayım. güldür beni. bilemiyorum?
ama odaya inat çok sıcak işte. arada şöyle bir dalıyorum.
neydi o tavşan uykusu mu? rem uykusu muydu yoksa?
neydi, neydi bir arada tutan şey ikimizi?
uzun sürmüyor nihayetinde. sayıların karmaşasıyla uyanıyorum. sayılar evet. 15. 9.19. 21. ya da 12. net değil. sıradan hayatım gibi flu. sayıları lotonun altılısına tamamlayamadığım için kızgınım. aynı anda belleğimde bir kızartma tadı. sabahın altısı. biber kızartması. bence de saçmalığın daniskası. hiç sevmem. ama işte ağzımda acımsı tadı. üstelik tek bir şarkı yok zihnimde. oysa her sabah mutlak bir şarkıyla uyanırdım. dün mesela ahmet kaya. önceki gün sezen. ve bir önceki gün yüksek sadakat. lakin bugün şarkı yok. hafif yağmur var. peki özlüyor muyum? hem de çok.
.