41.mektup - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

41.mektup


ne diyordu feridun ağbimiz?
kendimi, kendimden çıkarsam sıfır kalmaz”.
.
dün akşamüstü, sakin sakin çalışırken, bu şarkıyı çaldı ankara üniversitesi radyosu. 
hangi yarama, hangi boşluğuma denk geldi yahut eksik kalmış hangi duygumun üzerine çöktü fikrim yok. ama sağlam örselendim. 
.
önce babamı düşündüm.
aramızdaki mesafeyi. başka türlüsü olabilir miydi sorusunun cevabını. bir ağustos akşamı gidişini ve hiç gelmeyişini..
sonra seni düşündüm.
seni zaten hep..
.
nihayet, kendimi kendimden çıkarmaya yeltendim. sıfır kalanlar şanslıydı. ben borçlu çıktım. eksi bin dokuz yüz bilmem kaç. 
.
kafam karıştı. duygularım zaten. 
hem öyle bir çıkmaza girdim ki. şarkıdan önce mi girdim yoksa sonra mı? anımsayamadım. gerçi ne fark ederdi ki? öyle bir darlık. öyle bir yoksunluk hali. 
belki biraz bile isteye. belki biraz istemeden. girmiş bulundum. eskiden yeniye. geçmişten geleceğe. artıdan eksiye. günden geceye. öyle bir hesaba bulandım ki. çıkamadım.
adı üstünde zaten; çıkmaz.
sonra durdum öyle. 
hiç bir şey yapamadım. bazı anlar düşünmedim bile. bir süre yokmuşum gibi davrandım. çalan telefonları açmadım. üşüten klimanın ayarını düşürmedim. yarım bıraktığım işleri tamamlamadım. çayımı bile içmedim. düşün! çayımı bile. 
durdum öylece. 
ama işte sen yok sayınca yok olmuyor hiç bir şey. hiç bir yara.
duruyor olduğu yerde.
yine de ısrar ettim.
yanlış şifre girince, resimli doğrulama kodunda sorulan tepeye benzeyen, karşımdaki koyu yeşil yüksekliğe baktım bir süre. başında dönüp duran bulutların renk değişimini izledim. tepeden aşağıya iki ayrı koldan inen patika yollarda yürüsem şimdi ne olur ki dedim içimden. üç kere insem, dört kere çıksam mesela. yahut zirveden bulutlara doğru sıçrasam, sığınma hakkı istesem verirler miydi ki? bir kuş halime bakıp bir kanadını uzatır mıydı? yahut iki gündür ortalıkta olmayan güneş açıp aniden şefkatiyle sarar mıydı? 
sanki hayata giriş şifremi yanlış girmiştim. 
hiç bir şey düzgün gitmiyordu. ilerlemiyordu.
ve şarkı.
şarkı bir türlü bitmek bilmiyordu. oysa radyoda çoktan  susmuştu. lakin içimde tekrar, tekrar çalıyordu. zihnimde zaten..
.
neredeyse bir gün geçti.
hala aynı şarkıyla örseliyorum kendimi. belki diyorum; eteğimdeki taşlarla birlikte, içimdeki sıkıntılar da dökülür baştan aşağı. özlemler zaten..
.
bu şarkıları yasaklamalı. bir şeylerimizi çalıyorlar” diyen sadık yalsızuçanlar’ın garip’i geliyor aklıma böyle vakitlerde. kendi garip’liğime aldırmadan. bu sıkıcı tekrarlar için her gün bu kadar gücü nasıl ve nereden bulduğuma şaşarak. 
.
son tahlilde; bilmem ki hangi onulmaz boşluğuma, hangi uzak ihtimalime denk geldi bu şarkı? ama bir tiryaki gibi bırakamıyorum da. ben onu bıraksam. o beni bırakmıyor. 
hayatta bazı karşılaşmaları olur insanın hani. ceza mı lütuf mu karar veremez. arada kalır. bu şarkı da biraz öyle benim için. biraz babam. biraz sen. biraz hayallerim.
şimdi işte. kulağımda bu şarkı. elimde çay bardağı, karşımda yüksek yüksek tepeler. duruyorum öyle. 
ama..
nergislerin gözü yaşla dolanda....
.