yine balkondayım. ve yine akşam güneşine karşıyım. yeldeğirmenine karşı duran don kişot misali savunmasız biraz. ama çok gönüllüyüm o ayrı. güneş yüzüme, yüzüm elimdeki telefonun siyah ekranına yansıyor. ilk kez görüyormuşçasına inceliyorum kendi suretimi. gözümde kalın çerçeveli, bordo saplı, siyah yakın gözlükleri görüyorum evvela. sonra şakaklarımdaki beyaz telleri fark ediyorum. ve nihayet, alnımın üstünden geriye yatan saçlarımda parlayan beyazlıklardayım şimdi. ama çok kalmıyorum. orta bire geçeceğim yaza gidiyorum. zihin acayip bir varlık çünkü.. annem, ablam ve karşı komşumuz havva abla; elmas teyzenin kiracısı güzel insan. orta bire kayıt yaptırmak için fotoğraf çektirmişim ya da işte elde olanlardan seçim yapıyoruz sanırım. emin değilim. çünkü o günden hatırladığım iki, yok hayır üç fotoğraf var zihnimde. ilk fotoğraf; ben, annem, ablam ve havva ablayla pazar sokağının başında legal bir küme oluşturduğumuz bu seçme ve seçilme anı. ikincisi; benim ergen olmamış, bıyıkları terlememiş, gözlüklü, çocuksu aksimin düştüğü bir siyah beyaz fotoğraf. üçüncü ve hiç unutmadığım fotoğraf ise; doğuştan duymayıp konuşamayan havva abla’nın o çocuk fotoğrafıma kayıt için onay verircesine ve aynı zamanda çok beğendiğini ifade ettiği, beş parmak ucunu gökyüzüne bakacak şekilde bir noktada birleştirip sağ elini çok güzel dercesine aşağı yukarı salladığı anın fotoğrafı. artık tartışmak yersizdi. o fotoğrafla yaptırdım ortaokula kaydını. lise kaydı için de çok bastırdım ama kabul görmedi. zaman acımasızdı. biz savruk. o fotoğrafım kayboldu zaman içinde. sonra sonra fotoğrafın hikayesi silikleşti, unutuldu. pazar sokağında kümelenmemiz, havva abla’nın tüm kalbiyle, ilaveten jest ve mimikleriyle sunduğu ‘sahici like’ı kayboldu önce. sonra da hikayenin kahramanları gözden ırak olmaya başladı. zira mahalleden taşındık. havva ablaları, elmas teyzeleri, hasan abileri görmez olduk. ablam evlenip şehir dışına yerleşti. nihayet ben önce askere, sonra yurtdışına gittim annemden uzağa. şimdi işte; yırtık bir parayı onarır gibi çeyrek asır önceki bu fotoğraf karesini birleştirmeye çalışıyorum zihnimin puslu sokaklarında. akşam güneşine cephe ve asla geri gelmeyecek olanların hüznüne karşı savunmasız.
.
mirkelam - hatıralar