ne vakittir görmüyordum onları. dört tane martı baklava dilimi olmuş kuzeye gidiyorlar. ben mi pencereden bakmayı unuttum yoksa onlar mı her zaman geçtikleri rotalarını unuttu? bu muamma şimdilik. ama kesin olan; onlara sevdamın kıskançlık derecesinde olduğu. defaatle söyledim. şimdi yine söylüyorum. kuşlara iyi bakın!
..
başında sarı bareti. yüzünde şeffaf kaynakçı maskesi. mavi gömleğinin sırtında küçük motoru ve elinde altın arama dedektörüne benzeyen aletle kaldırımdaki otları temizliyor. günlük iaşesini çıkarıyor. kadrolu mu sözleşmeli mi belli değil. ama kuvvetle muhtemel evli. en az üç çocuklu. çocuklardan ikisinin okulu başlayacak haftaya. şimdi kafasından neler geçiyor acaba? okul masraflarını mı düşünsün yoksa ev kirasını mı ya da bitmeyen mutfak masraflarını mı? belki de tüm bu sıkıntılardan biraz olsun uzaklaşmak, unutmak için tuttuğu takımın şampiyonluk hesabını yapıyor kafasında. hikaye bu ya; fenerbahçeliymiş. geçen sene çok üzülmüşlerdi. ama bu sene şampiyonlarmış allah’ın izniyle. ahh işte gary rodrigues o golü atacaktı ki trabzon’a. istanbul’un diğer iki büyüğüne daha 3.haftada 5 puan fark yapacaklardı. ama kaleci uğurcan da hayatının maçını oynadı canım.
başında sarı bareti. yüzünde şeffaf kaynakçı maskesi. mavi gömleğinin sırtında küçük motoru ve elinde altın arama dedektörüne benzeyen aletle kaldırımdaki otları temizliyor. günlük iaşesini çıkarıyor. kadrolu mu sözleşmeli mi belli değil. ama kuvvetle muhtemel evli. en az üç çocuklu. çocuklardan ikisinin okulu başlayacak haftaya. şimdi kafasından neler geçiyor acaba? okul masraflarını mı düşünsün yoksa ev kirasını mı ya da bitmeyen mutfak masraflarını mı? belki de tüm bu sıkıntılardan biraz olsun uzaklaşmak, unutmak için tuttuğu takımın şampiyonluk hesabını yapıyor kafasında. hikaye bu ya; fenerbahçeliymiş. geçen sene çok üzülmüşlerdi. ama bu sene şampiyonlarmış allah’ın izniyle. ahh işte gary rodrigues o golü atacaktı ki trabzon’a. istanbul’un diğer iki büyüğüne daha 3.haftada 5 puan fark yapacaklardı. ama kaleci uğurcan da hayatının maçını oynadı canım.
...
üç ya da dört gündür radyo alaturka dinliyorum. çok şahane sözleri olmasına rağmen diğer şarkılarda olduğu gibi yine sözlere takılmıyorum çok. elimde acil iş yoksa sadece müziğe odaklanıyorum. ve sonra ofisimin penceresinden yakaladığım en beyaz buluta binip uzak diyarlara gidiyorum. telefon ya da kapı çalana kadar bayağı mesafe katediyorum. bir seferinde viyana kapılarından geri döndüm. bir kaç dakika daha geç çalsaydı telefonum viyana fatihiydim şimdi!
..
bir de meşhur kara tepem var tabi. genelde öğleden sonraları, 4 gibi oraya bakarım. çayım gelmiştir. işim hafiflemiştir. ama aslında ve daha çok canım sıkkındır.
zaten üç sene önceki doğum gününde şuna benzer şeyler yazmışım;
ne vakit başım sıkışsa, hayat üzerime üzerime gelse işi gücü bırakıp o kara tepe’ye bakarım. ketumdur kara tepe. hiç bir şey söylemez. anlatmaz. ama ben umutla ve inatla, sanki bir bir işaret verecek, yol gösterecek diye bakarım kara tepeye. o yine konuşmaz.”
belki diyorum. bir gün. en çok ihtiyacım olduğu bugün. bir ışık. bir işaret. bir mucize!