bu fotoğrafı dün öğleden sonra çektim. çok sevdim. bana bir sürü şeyler anlattı. sevindirdi. hüzünlendirdi. bu fotoğraf diyorum; çok verimli geçmeyen günün tek müspet duygusu oldu. kafamda bir dolu şey vardı oysa tarihi yarımadaya geçerken. karaköy’deki işimi erken bitirip çıkınımdaki gezi planlarını bir bir gerçekleştirmekti amacım. vaktim vardı. hevesim de. ama olmadı. bir sürü şeyi bahane ettim. havanın soğukluğunu, ayağımdaki ağrıyı, insanı boğan huzursuz kalabalığı, keyifsizliğimi. en çok da sensizliği. ama seni özlemenin bahanesi olamazdı. çünkü yıllar geçiyor, insanlar doğuyor, insanlar ölüyor, liderler değişiyor, buzullar eriyor, bayramlar kutlanıyor, vapurlar kaçıyor, filmler izleniyor, şarkılar ezberleniyor ama sonuçta hayat devam ediyordu. dünya hiç durmuyor, daima dönüyordu. ben de işte onca olan bitene rağmen hep aynı yere dönüyordum. bazen serin bir rüzgarla, bazen soluk bir manzara ile. aynı şarkıya. aynı hüzne. aynı özleme. misal şu vapura beraber hiç binmedik biz. ama ve sanki binmiş gibi özlüyorum şimdi. ben diyorum; bu fotoğrafı çok sevdim. içinde sen varmışsın gibi.
.
ima - gracias a la vida