28. mektup - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

28. mektup

ceviz yemeliymişim. hamur işlerini bırakmalıymışım. sarımsağı da çiğ yemeliymişim. asla abur cubur tüketmemeliymişim. sordum. haftada bir kahve yanında çikolatadan zarar gelmezmiş. hem mevsimi geliyormuş mutlaka nar yemeliymişim. en çok da yeşillik. ve günde en az iki litre su. 
uslu, uyumlu bir öğrenci gibi reçetenin arkasına not aldım hepsini. eskiden olsa beş yüz telefon numarasını tuttuğum gibi aklımda tutabilirdim bu söylediklerini. ama ben eski ben değilim. hayat eski hayat değil. zaman eski zaman değil. peki ya sen?
sahi sen nasılsın?

oysa gördüğüm en güleryüzlü devlet hastanesi doktoru. tane tane, sanki şiir okur gibi anlatıyor hastalığımı, yapacaklarımı. böyle bir enerji karşısında hani dediklerini yapmayacaksa bile yapası geliyor insanın. 
bilirsin inadım pistir. sen de arnavut ben diyeyim eşek inadı. evet çok eşeklik ettim zamanında. hem seni de çok üzdüm. biliyorum. buna rağmen sevginden gram eksiltmedin. hala bile. biliyorum. çünkü hissediyorum yıllar sonra bile. 

ha unutmadan, günde bir saat de yürümeliymişim. o kolay dedim hocam. zor olan..... pencere kenarına konan güvercine takıldım. sustum.
kısa bir süre sessizlik oldu. soran gözlerle baktı.
hiç bir şey olmamış, sanki cümlem yarım kalmamış gibi teşekkür edip çıktım.



sana da oluyor mu bilmem. bana çok oluyor son vakitlerde. misal pek çok şey anlamsızlaşıyor. hayat duruyor. sadece kuşlar uçuyor!
leylekler mesela. üç gündür başımın üstünden geçiyorlar kafileler halinde. istanbul’dan afrika’ya. 
zarifoğlu’nun dediği gibi gökyüzüne bakıp dalgın dalgın düşünüyorum ve soruyorum içimden. ‘onların bir amaçları, rotaları var ne güzel.’ diyorum. peki ya benim? hiç bir şeyim yok. uykum bile*

halbuki kadıköy’de otursaydık ve leylekleri birlikte görseydik. o meşhum espriyi yapsaydık. gülseydik. hep gülseydik. hep yan yana olsaydık. kuşların süzülüşünü resmetseydik hafızamın en güzel köşesine. ne güzel olurdu. sanatçılar’da aynı huzurla bir kez daha yürüyebilseydik. ama işte, iki yüzlü hayat! bir yanı vuslat öte yanı özlemek. 

cevizden sonra bir yemiş ismi daha vermişti doktor. ama badem miydi fındık mıydı unuttum bak şimdi. yazamadım hepsini. eskiden olsa diyorum... 
.
* memet baydur