18. mektup - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

18. mektup

bazı şarkılar var. tarifi güç. hatta tarifsiz. 
duygusu mesela. yaşattıkları sonra. 
anlatılmaz. anlatamam.
yazılmaz da. 
ben denedim. yazamadım.
şarkı değil tabi tek başına mühim olan. en az şarkı kadar seslendiren, ona duyguyu veren de önemli.
öyle bir şarkıydı işte dinlediğim.
bu hafta. belki bu ay. hatta tüm sene boyunca bunu dinleyeceğim.
biliyorum.
..
oysa bugünlerde uzunluğunu bilmediğim ince bir yolda yürüyorum.
üşüyorum, kızıyorum, özlüyorum, yazıyorum ama okumuyorum yine.
bugün kesin okuyacağım diye her gün farklı bir kitabı atıyorum çantama lakin ağırlığı baki kalıyor.
.
hatırlarsın?
bir vakit şarkılar ikiye ayrılır demiştim.
anlamını ve sebebini bilmeden sevdiğimiz şarkılar diye.
bu kez sebebini biliyorum ama.
bu kez biliyorum.
çünkü; hiç bir şarkı, hiç bir vakit bu şarkı kadar hatırlatmamıştı seni bana.
hücrelerime bu kadar sirayet etmemişti.
dünyadan böylesine koparmamıştı.
..
dünyadan kopmak demişken dün annemdeydim. söz döndü dolaştı babama geldi. o an derin bir sessizlik çöktü odaya. ben babama dair hafızamda ne kadar güzel anı varsa hepsini temize çektim. zaten sevdiğin biri hayatta değilse o'nunla ilgili hep güzel anıları hatırlarsın.
.
senden sonra hiç bir şarkıyı, hiç bir filmi böylesine sevmemiştim.
evet bir filmde dinledim ilk kez bu şarkıyı.
bir macar masalı:  on body and soul. 
tam da, 'acaba aynı rüyaları gördüğümüz oldu mu hiç?' diye düşündüğüm vakitlerde bu filmi izlemiş olmamı izah edemiyorum kendime?
izah edemediğim çok şey var aslında.
birbirimize bu kadar yakınken böyle uzak kalmamız mesela.
ah evet. şartlar denen o vahim şey..
..
bazen düşünüyorum da neyi yanlış yaptık?
sonra sonbahar filmini ve ‘hayattan bizim payımıza düşen’ o meşhum repliğini hatırlıyorum. vazgeçiyorum bunu dert edinmekten.
güzel anılarımızı düşünüyorum. çünkü sevdiği biri yanında değilse o'nunla ilgili hep güzel anıları hatırlar insan.
.
.
laura marling - what he wrote