yol-1 - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

yol-1

günlerdir içimde kopan fırtınanın büyüklüğünü kestiremiyorum. bazen gökdelen yüksekliğinde tsunamiler. benle birlikte etrafımda ne varsa alıp götürecek gibi. bazen de açık denizde kısa süreli ve zararsız bir fırtına gibi. belirsizlik ama can sıkıcı. 
iyi ya da kötü veya çoğunlukla mutsuz giden bir hikayeyi bile sonlandırmak ciddi bir efor istiyor. her şeyden önce CESARET gerektiriyor. galiba bende eksik olan. bu 7 harfli kelime. oysa mazide deli cesareti gösterdiğim çok vakıa olmuştur. lakin bu başka. işin içine 2.3.4.5.6.7. şahıslar dahil olunca. her şeyde bencil olan akrep ruhum bu hikayede "çekinser" ve umarsız kalıyor. çoğu zaman da lal. öyle olunca ya ölmek ya da hiç durmadan yazmak istiyorum. kestirmeden ölmekle ilgili fikrimi çok defa beyan etmiştim. hem korkarım. hem günah. o yüzden çalakalem yazıyorum üç gündür. peki faydası oluyor mu? eskiden oluyordu. şimdi emin değilim. ama en azından kendimi öldürmüyorum!
misal işbu satırları 4 vagonlu bir metroda solumda telefonuyla oyun oynayan elli yaşlarındaki bir abla ile sağımda kıllı bacaklarını sergileyen otuzbeşlerindeki bir adamın arasında yazıyorum. yayınlayacak mıyım? bilmiyorum. bu şekilde yazıp taslakta bekleyen onlarca yazıyı düşündüğümde pek şansı yok gibi. öyle ki bloga değil telefonun not defterine yazıyorum. bir ismi bile yok. tıpkı yarışı kaybeden spermler gibi. doğmadan ölebilir. ama ve kim bilir yeraltından gün yüzüne çıkınca fikrim değişir belki. tıpkı bu sabah olduğu gibi. hiç aklımda hatta hareket edesim yokken ani bir kararla ağva'ya gitmeye karar verdim. geçenlerde dert edindiğim benim yol'um bu işte. bu kadar. kartal'dan ağva'ya...