anlatmaya anlatamam. yazmaya yazamam. insan hayatında bazı anlar, bazı şarkılar olur hani. dünyayla vedalaşıp anılarıyla kucaklaştığı. öyle anlardan biriydi. mutsuz değildim. ama mutlu da değildim. galiba hüzünlüydüm. çokça hüzünlü. yarısı kırık sol ayak baş parmak tırnağımdan, saçımın en yorgun teline kadar melankoliye batmıştım. öylece kaldım koltukta. yaşadıklarımız gözümün önünden film şeridi gibi, otobüs ineceğim yeri üç durak geçti. şarkı bitti. düğmeye nasıl bastım. otobüsten nasıl indim. bilemedim. senden ayrıldıktan sonra da seni sevdiğimi kendimden ve senden niye sakladım? onu da bilemiyorum.
bu şarkı işte, bunu ne kendime ne de sana yapmamamı söyledi! sana yazıp yazıp sildiklerimi, özlemlerimi, gücenikliklerimi ama asla solmayan sevgimi..
bu şarkı diyorum. hislerimi, seni, hayallerimizi gömdüğüm derinliklerden bulup çıkardı. içimde sana dair ne varsa hepsini bir belediye otobüsünün orta yerine boşalttı. beni çırılçıplak, beni yapayalnız, beni sensiz, beni anlamsız, beni mazide bıraktı. bu sabah. imes rampasını çıkarken...
ben seni çok özledim. ben seni çok..