bu sabah, inmeye yakın, otobüs imes rampasını çıkarken duygularıma hakim olamadım. duygularımı saklamada asla mahir değildim zaten. ama bu başkaydı. bambaşka. anlatabilir miyim? bilmiyorum. aslında beşiktaş'ın son saniye golüyle şampiyonluk yarışında yara alması ve her sabah beraber aynı otobüse bindiğimiz ak saçlı abinin yokluğu dışında alışılagelmiş pazartesilerdendi bu sabah da. her zamanki mağlubiyet hissiyle, ama her zamankinden daha yorgun, yenilgiyi kabullenmiş, samuel beckett'e rahmet okumuş, sadık yalsızuçanlar'a koşulsuz şartsız hak vermiş bir fani olarak sağ önden bir koltuk geride, şoföre sırtını dönmüş akşamki beşiktaş-f.bahçe maçının son saniyelerini tekrar tekrar oynuyordum kafamda. arada hasta olan annemi düşünüyor. sonra yeniden 'fabri niye çıktın be olm o topa?' diyordum. bazen de dışarıya, tüm mahmurluklarıyla koşturan, kahve içen, dünyaya gizli bir el vasıtasıyla bırakılmış gibi şaşkın, tepkisiz servis bekleyen insanlara bakarak, bu insanları
ve sonra kendimi anlamaya çalışıyordum. tam yeniden kalecimiz fabri'ye saydıracakken şoförün radyosu inceden bir ahmet kaya şarkısı çalmaya başladı. ama ne şarkı?
anlatmaya anlatamam. yazmaya yazamam. insan hayatında bazı anlar, bazı şarkılar olur hani. dünyayla vedalaşıp anılarıyla kucaklaştığı. öyle anlardan biriydi. mutsuz değildim. ama mutlu da değildim. galiba hüzünlüydüm. çokça hüzünlü. yarısı kırık sol ayak baş parmak tırnağımdan, saçımın en yorgun teline kadar melankoliye batmıştım. öylece kaldım koltukta. yaşadıklarımız gözümün önünden film şeridi gibi, otobüs ineceğim yeri üç durak geçti. şarkı bitti. düğmeye nasıl bastım. otobüsten nasıl indim. bilemedim. senden ayrıldıktan sonra da seni sevdiğimi kendimden ve senden niye sakladım? onu da bilemiyorum.
bu şarkı işte, bunu ne kendime ne de sana yapmamamı söyledi! sana yazıp yazıp sildiklerimi, özlemlerimi, gücenikliklerimi ama asla solmayan sevgimi..
bu şarkı diyorum. hislerimi, seni, hayallerimizi gömdüğüm derinliklerden bulup çıkardı. içimde sana dair ne varsa hepsini bir belediye otobüsünün orta yerine boşalttı. beni çırılçıplak, beni yapayalnız, beni sensiz, beni anlamsız, beni mazide bıraktı. bu sabah. imes rampasını çıkarken...
ben seni çok özledim. ben seni çok..