bir iki gün sonra o camdan kafese gireceğimi düşündükçe mideme kramplar giriyor. çıkmıyor. saçma sapan şeyler yapıyorum. amaçsızca güneşleniyorum mesela. ama bunu yaparken yeni oyunlar icat etmekten geri kalmıyorum. saat tutmuyorum. dinlediğim şarkılarla zamanı belirliyorum. üç şarkıda bir güneş alan yanlarımı değiştiriyorum. lakin cohen'in miracle şarkısının bu kadar uzun olduğunu bilmezdim. uçsuz maviliğin derinliğinde hayallere dalmıştım. ömrümün en uzun, ömrümün en bitmeyen şarkısı olduğunu kızarmış piliç olmaya ramak kala farkettim. dün akşam günbatımını eternity and a day eşliğinde izlemek için parçayı yinele dediğimi anımsadım. neyseki yoğurt sürme kıvamına gelmeden hafif kızarıklıklarla kurtardık durumu....
en iyi ve en yakın dostum yine şarkılar burada. çünkü seni yargılamıyor, senden bir beklentisi yok. kafasına göre hareket ediyor! istediğinde hüzünlendiriyor istediğinde neşelendiriyor ve dahası alıp uzaklara, çok uzaklara götürüyor seni. karşılığında hiç bir şey istemiyor senden.
lakin ve işin aslı şu ki sevgilim; bir elimde sıcak çay bardağı bir kulağımda summerwine şarkısı, zihnimde deli düşüncelerle, sanki bir güzellik gelip sihirli asasıyla başıma vuracak ve zihnimden bugune değin hiç çıkmamış cümlelerin en devrikleri, en afilileri fışkıracak da insanın okudukça okuyası geleceği üçyüz karakterlik bir verdana güzellemesi ortaya çıkacakmış gibi bir his benimkisi..
yalan halbuki!
çok uykum var şimdi.
uyumam lazım. çok uyumam.
yalan halbuki!
çok uykum var şimdi.
uyumam lazım. çok uyumam.
.