muhabbete dost aradım bu şehri "periler" sarmış - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

muhabbete dost aradım bu şehri "periler" sarmış

ne diyordu sadık usta ; "bu şarkılar bir şeylerimizi çalıyor.."

ben ne diyordum ikibindokuz yazında, bu şarkıları yasaklamalı.....

şimdi konumuzla alakası yok ama
bir yetmiş boylarında, esmer saçları omuzundan on cm aşağıda, mavi kot şortunun üstünde beyaz gömleği, onunda üzerinde polis gözlükleri ve beyaz iphone kulakları ile pek bir havalı, pek bir seri adımlarla, rüzgar gibi geçti sokağımızdan. 
bi'daha ne zaman geçer ki acaba? 

şarkılar diyordum. aslında filmler daha doğrusu kitapların gerçek olmadığını bile bile bizi böylesine nasıl etkilediğinden dem vuracaktım şayet o esmer güzeli görmeseydim.. 
en sevdiği yazar kimdi? şiir mi roman mı severdi? yoksa drama/polisiye filmlerinin mi müptelasıydı tıpkı benim gibi? hem bi'daha öyle salına salına geçer miydi yazlık evimizin önünden?

ikibindokuz yazı oldukça netameli bir yazdı. ama çok sevmiştim. o da çok sevmiş miydi emin değilim şimdi. şarkılar o vakitte çok acımasızdı. önce üzülüyor ama sonra alışıyordu insan. yine de yasaklansın diye birleşmiş milletler ve cumhurbaşkanına üç, başbakana iki mektup yazdım. yasaklamadılar. cevap da vermediler. 
yağmurlu bir yaz akşamıydı. yann tiersen monochrome'u söylüyordu. çişeleyen yağmurla denizden sıçrayan tuzlu su parçacıkları kirpiklerimde sözleşip yanağımdan aşağıya ahenkle süzülüyordu. hayır ağlamıyordum. şarkı söylüyordum. yann abi sahneyi üç hürel'e bırakmış, bir sevmek bin defa ölmek demekmiş. 
ta ki ben o esmer güzeli görene dek..
hangi şarkıyı dinliyordu acaba. çatlak sesli şarkıcılara o da benim gibi bayılıyor muydu?

taa eskilerden uzaylı dizilerden biriydi. sanırım uzay bindoküzyüzdoksandokuzdu adı. şimdi düşünüyorum da o zamanlar ne kadar uzak gelirdi bindokuyüzdoksandokuz. bi kere okuması bile saatler sürüyordu! o günleri göremeyecek kadar uzak duruyordu çocukluğumuzda. atılgandı sanırım geminin adı. yakışıklı bir de kaptanı var. kaptan körk'dü evet adı. çetin bir muhabereden sonra en otoriter sesiyle ;" - köprü, hasar durumu" der... köprü de iki saniyede çıkarırdı hasarı.

ne var ki ve tanrı şahidim ki benim köprüdeki hasar durumunu bırak çıkarmayı tam on senemi hasarın nerde olduğunu bulmaya harcadım. 
hasar aramayı bırakalı aylar oldu. şimdi tek derdim o esmer güzeli yazlık sokağımızdan  bir daha geçer mi, geçerse ne vakit geçerdi?
.
haluk levent - zor aşk