bu gece uyku yok belli. oysa çayı çok az içtim, kahveyi hiç içmedim bugün.
ama işte dedim ya bu gece uyku yok. makarna var dolapta dünden kalan. ve
yüreğimde taze anılar. ve canım acayip şiir yazmak istiyor. ama bilirsin şiir yazamam ben. hem bırak yazmayı doğru dürüst okuyamam bile. lakin gönül bu. yetenek dinlemiyor! çünkü canım çok fena şiir yazmak istiyor. bir saattir emre aydın şarkıları dönüyor müzik çalarda.. hüzünden değil bahardan bana sorarsan. ve fakat uykusuzluğumuz sessizliğimizden bunu biliyorsun değil mi müjgan?. modaya uydum. artık ben de kısa cümleler kuruyorum. ama uzun uzun. çünkü hem şebnem'i hem fd'yi seviyorum. belki bir gün semiha yankı'yı da severim ... seni zaten seviyorum....
sen yokken notlar aldım. altını çizdiğim cümleleri yeniden okudum.
kuşlara biraz ekmek, biraz su verdim. gün batımını izledim. ismini ve anlamını bilmeden sevdiğim şarkılarını kayıt ettim.
hep sen yokken....
hani şair demiş ya, ayrılık da sevdaya dahil. peki ya yağmurlar?
bugünkü gibi yağmurlu bir günde gel müjgan!
dört yanlis bir doğruyu götürürdü bizim üniversite sınavlarında. ama
hayat öyle mi? şimdi bir yanlis beraberinde pek çok şeyi götürüyor.
bazen de pazar buluşması sonrasında vapur iskelesinde bir türlü
ayrılamayan sevgililer gibidir hayat, ne sen bırakıp gidebilirsin ne de o!
ama artık kabul edelim bayım; bu saatten sonra çırpınmanın hiç bir faydası
yok. manası da.
çünkü ve zira hep yarım kalmış kitaplar, filmler,
şiirler ve tabiki aşklar. en nihayetinde yarım kalmış bir hayat.
saat üç yönünde yol alan gemiye binmeli ve gitmeli...
.
son çalan şarkı : beni biraz böyle hatırla
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...